1 Ağustos 2012 Çarşamba

KO-NU-ŞAN-LAR

KİMLER VAR?

Yaşanmışlığın Ölümsüzleştiği Anadolu Yolculuğu - 22 Temmuz’da, sevgili Gün Zileli’nin (kendi çevirileri üzerine gerçekleştirdiği) söyleşisi için, Büyükada Çınar Meydanı’nda bulunan ‘Adaevi’ndeydim. Söyleşi başlamadan önce, değerli dostlarla bahçede oturuyoruz. Bu sırada ‘Adaevi’ndeki bir başka hareketlilik gözümden kaçmıyor. Benden önce gelen dostlardan birine bu hareketliğin nedeni sorduğumda, içeride bir resim sergisi açılışının gerçekleştirildiği yanıtını alıyorum. Yerimden kalkıp içeriye (sergi salonuna) atıyorum kendimi. Sanki bir zaman tünelinden geçmiş gibi; doğduğum ancak yıllardır gitmediğim o Anadolu coğrafyası (insanı ile birlikte) tüm canlılığıyla karşımda duruyordu. 10 Ağustos’a kadar görülebilecek olan Nazife Gülben’in resim sergisi, İstanbul’un bunaltan sıcağından ve yapay insan ilişkilerinden kurtulmak için, sevgi yüklü bir Anadolu yolculuğu… Bu yolculuğu kaçırmayın. 

Yaşanmışlığın Ölümsüzleştiği Anadolu Yolculuğu

NAZİFE GÜLBEN’İN FIRÇASINDAN:
Yaşanmışlığın ölümsüzleştiği 
Anadolu yolculuğu
22 Temmuz’da, sevgili Gün Zileli’nin (kendi çevirileri üzerine gerçekleştirdiği) söyleşisi için, Büyükada Çınar Meydanı’nda bulunan ‘Adaevi’ndeydim. Söyleşi başlamadan önce, değerli dostlarla bahçede oturuyoruz. Bu sırada ‘Adaevi’ndeki bir başka hareketlilik gözümden kaçmıyor. Benden önce gelen dostlardan birine bu hareketliğin nedeni sorduğumda, içeride bir resim sergisi açılışının gerçekleştirildiği yanıtını alıyorum. Yerimden kalkıp içeriye (sergi salonuna) atıyorum kendimi. Sanki bir zaman tünelinden geçmiş gibi; doğduğum ancak yıllardır gitmediğim o Anadolu coğrafyası (insanı ile birlikte) tüm canlılığıyla karşımda duruyordu. 10 Ağustos’a kadar görülebilecek olan Nazife Gülben’in resim sergisi, İstanbul’un bunaltan sıcağından ve yapay insan ilişkilerinden kurtulmak için, sevgi yüklü bir Anadolu yolculuğu… Bu yolculuğu kaçırmayın. 

»Sizi yeni tanıyacak olan okuyucular ve sanatseverler için; Nazife Gülben kimdir? 

Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyaya geldim. İlk, orta ve liseyi Ergani’de okudum. Daha sonra, güzel sanatlara girmeyi hak kazanmama rağmen, babam “Ressamlar para kazanmaz.” diyerek eğitimimi başka alanlarda yapmamı istedi. Ertesi yıl Hacettepe Üniversitesi Pedagoji Bölümü’ne girdim; hazırlık okudum. Daha sonraki yıl, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesine girdim. Hürriyet Haber Ajansı, Sabah, Günaydın ve Güneş gazeteleri ve Basın Konseyi’nde 10 yıla yakın çalıştım, Gazeteciliğe Diyarbakır’da başladım İstanbul’da devam ettim. Güneydoğu’da siyasal olayların çok yoğun yaşandığı dönemlerdi; İstanbul’dan o bölgelere giderek haber yaptım ve bölgemi daha iyi tanıma ve inceleme fırsatı buldum. Tanık olduğum olaylardan oluşan çok anım var.

»Çalışmalarınızda Anadolu insanının belirgin bir yeri var. Bunun nedenleri nelerdir?

O kültürün (hayatın) içinden geldiğim için kendime çok yakın buluyorum. Yaşam biçimlerini, düşünce ve davranışlarını yakından tanıyorum. Yüz ifadeleriyle, yaşam biçimleriyle, kıyafetleriyle, mazlum oluşlarıyla onları oldukça karakteristik buluyorum. Tablolarımda yer alanların hemen kemen hepsi, konuştuğum, dertlerini dinlediğim insanlar olup, her biri yıllar sonra tuvalimde yeniden canlanıyor. Çalışırken, onlarla yeniden bir araya geliyorum, tuvalin içinde ben de yerimi alıyorum. Örneğin; Midyat’ta ‘çeşme başı’ tablomda bulaşık yıkayan kadınlarla, derede çamaşır yıkayan kadınlar, Van Behçesaray’da, karnı acıktığı için ağlayan ve annesinden ekmek isteyen ‘mavi gözlü kız çocuğu’, Karadeniz’de fırtına deresinden ‘kum çeken kızlar’, Harran’daki insanlarla, tuvalde yerimi almamam mümkün mü?.. Ben bu güzel ve yürekli insanları sırf tablo olsun diye resmetmiyorum. Çizerken onlarla bütünleşiyorum; çok büyük heyecan ve mutluluk duyuyorum. Buna, “benim de içinde olduğum yaşanmışlığı ölümsüzleştirmek” diyorum.

»Ressam olmak hayatınıza neler kattı? Resim sanatına ilgi duyan ve bu yolda yürümek isteyen genç yeteneklere önerileriniz nelerdir?

Güzel Sanatlar’a, ailemin bana önayak olmaması nedeniyle gidememiştim. Başka bir alanda eğitim yaptım ama dönüp dolaştım resim yapmaya tekrar başladım. Ben buna “Aslıma rücu ettim” diyorum. Resim benim hayatımı inşa ediyor adeta… Bu bakımdan gençlere önerim: İlgi duydukları alanda eğitim yapmaları; sevdikleri, yeteneklerinin olduğu alanlarda çalışmaları. İşte asıl başarı, o zaman gelecektir.

»Resim sanatının, diğer sanatlara oranla (sektörel açıdan) daha avantajlı olduğu söyleniyor. Özellikle de galericiliğin bunda büyük etkileri olduğunun altı çok sık çiziliyor. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Bu sektörü, sorunuzu çok derinden yanıtlayacak kadar bildiğimi söyleyemem. Sektörün sanatı suistimal etmeden işlemesini arzu ederim. Ne yazık ki bu mümkün olmuyor. Her ürünün sanatsal değeri karşısında, parasal bir değeri de var elbette… Ama sırf ticari amaçla üretim yapılmamalı… Sanat bir bütündür; sanatın her dalında önce ticari amaç güdülmeden üretim yapılmalı. Eser ortaya çıktıktan sonra, değerini zaten bulur diye düşünüyorum. Günümüz şartlarında, bu bir ütopya gibi görünüyor olsa da…

»Aynı zamanda gazeteci kimliğine sahipsiniz. Gerek bu kimliğinizden gerek ressam (sanatçı) kimliğinizden yola çıkarak; ülkemizin siyasal, toplumsal ve kültürel ortamına dair düşüncelerinizi almamız mümkün mü? 

Sanatı, sürekli değişen dünyada, yeni bir söz, tavır, arayış ve yolculuk olarak görüyorum. Bu yolcululuğun bende bir tutkuya dönüştüğüne inanıyorum. Toplumsal sorumluluğun sanatla ifade edildiğinde, daha kalıcı ve onarıcı bir etki yarattığına inanıyorum… Sanatçı bu sorumluluğu, kendi tarzıyla, farklı platformlarda dillendirdiğinde çok büyük izler oluşturacaktır. Bu durum sanatın her dalı için geçerli… Benim yelpazemde, daha çok yaşadıkları mekânlarla birlikte, figürler, özellikle de kadınlar ve çocuklar yer alıyor… Bu bazen dans eden bir kadın da olabilir, tarlada çalışan bir kadın da… Sonuçta; ikisi de aynı mücadeleyi veriyor. Onların tabloda yer alan bakışlarıyla anlattıkları, belki sayfalar dolusu yazıyla da dile getirilebilir. Ancak karşıdan nasıl algılanıyor, izleyenlere sormak lazım…


(BirGün)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder