
NE VAR?
Fatih Akın Doğa İçin Çekti
Locarno'nun Tercihi Tartışma Yarattı
1800 Yıllık Sütunlar Yeniden Ayakta
Nâzım'ın Şiiri Dizi Oluyor
TRT 16 Yıllık Diziden Ceza Yedi
Çello Sanatçısı Reyent Bölükbaşı Hayata Veda Etti
Dimitri’nin Dilinin Kemiği Yok
Ünlü Yönetmen Hayatını Kaybetti
Albert Freeman Yaşamını Yitirdi
Adı Şile'de Yaşayacak
Çamlıca İçin Absürd Projeler
Birincilik Ödülü Mosayebi'nin
Portakal’da ‘Ustaların Gözünden’
İstanbul'a Yazılmış Mektuplar
1789 Aztek'le Gömülmüş
Kayıp Eserlerin 50’si MİT’te Çıktı!
'Bakan Şahin'in Sözleri 12 Eylül'ü Hatırlatıyor'
Resim ve Heykel Müzesi'nde 202 Eser Kayıp!
Baskı ve Yasaklara Karşı "Tiyatro Platformu" Kuruldu
Locarno'nun Tercihi Tartışma Yarattı
1800 Yıllık Sütunlar Yeniden Ayakta
Nâzım'ın Şiiri Dizi Oluyor
TRT 16 Yıllık Diziden Ceza Yedi
Çello Sanatçısı Reyent Bölükbaşı Hayata Veda Etti
Dimitri’nin Dilinin Kemiği Yok
Ünlü Yönetmen Hayatını Kaybetti
Albert Freeman Yaşamını Yitirdi
Adı Şile'de Yaşayacak
Çamlıca İçin Absürd Projeler
Birincilik Ödülü Mosayebi'nin
Portakal’da ‘Ustaların Gözünden’
İstanbul'a Yazılmış Mektuplar
1789 Aztek'le Gömülmüş
Kayıp Eserlerin 50’si MİT’te Çıktı!
'Bakan Şahin'in Sözleri 12 Eylül'ü Hatırlatıyor'
Resim ve Heykel Müzesi'nde 202 Eser Kayıp!
Baskı ve Yasaklara Karşı "Tiyatro Platformu" Kuruldu
Fatih Akın Doğa İçin Çekti
Fatih Akın'ın yönettiği, Bünyamin Seyrekbasan ile Herve Dieu'nun görüntü yönetmenliğini yaptığı Cennetteki Çöplük (Der Müll im Garten Eden), 21 Eylül 2012'de Türkiye'de gösterime girecek.
Belgeselde, Karadeniz kıyısındaki bir köydeki çay tarlaları ortasına kurulan dev çöp arıtma ve toplama tesisine karşı köylülerin verdiği mücadele yansıtılıyor.
2006´da Yaşamın Kıyısında filminin final sahnesini çekmek için dedesinin köyüne giden Akın, köylülerin bu tesisin kurulmasına karşı verdikleri mücadeleyi görmüş, bundan çok etkilenmişti. Fatih Akın, Çamburnu´nun karşı karşıya olduğu çevre felaketini öğrenir öğrenmez, bu sorunla belgesel aracılığıyla mücadele etmeye karar vermişti.
Belgesel 2012 Cannes Film Festivali´nde gösterilerek konuya uluslararası camianın dikkati de çekilmiş oldu.
(Ntvmsnbc)
Locarno'nun Tercihi Tartışma Yarattı
Fransız yönetmen Jean-Claude Brisseau, ‘La fille de nulle part’ (Hiçbir Yerden Gelen Kız) adlı filmiyle 65’inci Locarno Uluslararası Film Festivali’nde Altın Leopar Ödülü’nü kazandı.
Ancak filme verilen ödül eleştirmenleri ikiye böldü. Film eleştirmeni Antoine Duplan “Locarno gibi yeni değerler keşfetmesiyle ünlü bir festivalin, 1960'lardan beri film çeken bir yönetmene ödül vermesine şaşırdım” dedi.
Antonio Mariotti adlı eleştirmen ise “Bu kesinlikle seyircinin kalbinde yer edinen bir film değil. Karar hayalkırıklığı yarattı” görüşünü savundu.
Film, Brisseau tarafından oynanan Michel isimli bir karakterin öyküsünü anlatıyor. Dul bir matematik öğretmeni olan Michel, günlerini Paris’teki küçük dairesinde monoton bir hayat sürerek geçirir. Bir gün yaralı ve evsiz Dora’yı kapısında bulur ve ondan sonra hayatında esrarengiz olaylar başlar.
Festivalde; Jüri Özel Ödülü 'Somebody Up There Likes Me' ile ABD’li yönetmen Bob Byington’ın olurken, En İyi Yönetmen ödülünü Güney Kore-Çin yapımı 'Wo Hai You Hua Yao Shuo' ile Ying Liang aldı. 'Wo Hai You Hua Yao Shuo'nun oyuncularından An Nai, En İyi Kadın Oyuncu seçilirken, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü de 'Der Glanz Des Tages' adlı filmdeki performansıyla Walter Saabel kazandı.
(Ntvmsnbc)
1800 Yıllık Sütunlar Yeniden Ayakta

Kazı başkanı Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Müze Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Remzi Yağcı, yaptığı açıklamada; Neolitik, Helenistik, Roma dönemleri gibi birçok dönemi bünyesinde barındıran Soloi Pompeiopolis'in, Mersin tarihinin zenginliğini ortaya koyduğunu, gerçekleştirdikleri kazılarla tarih bilincini oluşturmayı ve bulunan kalıntıları gelecek kuşaklara aktarmayı amaçladıklarını dile getirdi.
Bir yandan kazı çalışmaları sürerken, diğer yandan Sütunlu Cadde'nin güney ucunda yaklaşık bir yıl önce bir pilot projenin başlatıldığını söyleyen Yağcı, "Sütunlu Cadde'deki 200 sütundan 33'ü günümüze kadar ayakta kalabilmiş. Başlatılan çalışma ile karşılıklı 7'şer olmak üzere 14 sütun ayağa kaldırıldı. İlerde yapılacak restorasyonlarda bu sayının artırılmasını planlıyoruz" dedi.
Bölgenin turizm potansiyeline de dikkat çeken Yağcı "Aynı zamanda burayı açık hava müzesine dönüştürme düşüncesindeyiz. Restorasyon çalışması ile beraber bir müze açılabilirse, Soli Pompeiopolis gerçekten önemli potansiyeli olan Mersin turizminde önemli bir yer edinebilir. Sütunlu Cadde'ye bağlanan liman da çok önemli. Buranın da kamulaştırılması halinde; Mezitli, dolayısıyla Mersin yaklaşık 400 metre uzunluğunda, 30 metre genişliğinde bir tarihi alana kavuşacak" diye konuştu.
(haberler.com)
(haberler.com)
Nâzım'ın Şiiri Dizi Oluyor
Romandan uyarlama dizilere, filmlere pek alıştık. Ancak bu kez bir 'şiir' TV'ye uyarlanıyor. Hem de usta şair Nâzım Hikmet'in, Kuvayi Milliye Destanı şiiri. Biz demiyoruz, Milliyet gazetesi TV yazarı Ali Eyüboğlu kendi köşesinden paylaşıyor bu fısıltıyı.
Söylenenlere göre yazarın telif haklarını elinde bulunduran Yapı Kredi Yayınları ile Limon Yapım'dan Hayri Aslan bu büyük proje için anlaşmışlar. Ahmet Yurdakul'un senaryo yazım çalışmalarına başladığını belirten Aslan, “2 ay önce hazırlık çalışmalarına başladık. Görüştümüz kanallar var. Telif anlaşmaları daha tam tamamlanmadı ama Hikmet’in varisleri de bu proje için destekçimiz. Biz, bu diziyi yeni kuşağın da bilmesi için yapıyoruz. Bir prestij işi. Türk televizyonlarının bu güne kadar yapılmış en büyük işi olacak. Gerçek mekanlar ve büyük bir dekor kurulacak” dedi.
Bu gelişmeyi ilk kez duyuran Ali Eyüboğlu şöyle diyor:
“Destandaki her bir kahramanın hikayesi dört bölüm halinde televizyona uyarlanacak, dizinin tamamı 32 bölümden oluşacak. Herhangi bir şekilde uzatılması söz konusu değil. Nâzım Hikmet’i bu dizide, destanı kaleme aldığı yıllardaki haliyle izleyeceğiz.
Kuvayi Milliye Destanı’nı bilir misiniz? Nâzım Hikmet’in ölümsüz eserlerinden biri olan Kuvayi Milliye Destanı’nı baştan sona okumuşluğunuz yoksa bile duymuşluğunuz vardır mutlaka.
Başlangıç bölümü şöyledir sekiz bap’tan oluşan Kuvayi Milliye Destanı’nın: “Onlar onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar ve kahreden yaratan ki onlardır, destanımızda yalnız onların maceraları vardır.” Sonra şu başlıklar altında devam eder destan: Birinci bap: Yıl 1918-1919 ve Karayılan hikayesi.
İkinci bap: Yıl yine 1919 ve İstanbul’un hali, Erzurum-Sivas kongreleri ve Kambur Kerim’in hikayesi. Üçüncü bap: Yıl 1920 ve Arhaveli İsmail’in hikayesi. Dördüncü bap: Nurettin Eşfak’ın bir mektubu ve bir şiiri. Beşinci bap: 920’nin 16 Mart’ı ve Manastırlı Hamdi Efendi ve Reşadiyeli Veli oğlu Memet’in hikayesi. Altıncı bap: Muharebeler ve düşman elinde kalanlar ve Kartallı Kâzım’ın hikayesi.
Yedinci bap: 922 ağustos ayı ve kadınlarımız ve 6 Ağustos emri ve bir aletle bir insanın hikayesi. Sekizinci bap: 26 Ağustos gecesinde saatlar iki otuzdan beş otuza kadar ve İzmir rıhtımından Akdeniz’e bakan nefer.
Zorlu Bir Savaşın Destanı
Kurtuluş Savaşı kadar uzun bir destandır bu.
Her okuduğunuzda bir parçasıymış gibi yaşarsınız bir milletin ‘yedi düvele karşı’ verdiği savaşı.
Nâzım Hikmet’in ölümsüz Kuvayi Milliye Destanı daha da ölümsüzleşecek şimdi.
Çünkü televizyon dizisi yapacaklar onu.
Eserin telif haklarını elinde bulunduran Yapı Kredi Kültür Yayınları’yla Limon Yapım Hayri Aslan, 7 Ağustos’ta Kuvayi Milliye Destanı'nı dizi yapmak için anlaşma imzaladı.
2013-2014 sezonunda ekrana gelecek dizinin senaryosunu şimdiye kadar başarılı olmuş birçok diziye imza atan Ahmet Yurdakul yazmaya başladı.
Nâzım Hikmet’in her bap’ında halkın içinden çıkmış isimsiz kahramanların hikayeleriyle birlikte, o insanların gözünden bir milletin kurtuluş mücadelesini anlattığı şiirlerden kaç bölümlük senaryo çıkaracağını öğrenmek için konuştum Yurdakul’la.
Her Kahramana 4 Bölüm
Dizinin senaryosu için ön çalışmalara yapımcıyla yayıncı arasında henüz telif anlaşması imzalamadan başladığını anlatan Yurdakul, şunları söyledi: “Kuvayi Milliye Destanı, bilindiği gibi bir başlangıç bölümü ve sekiz ‘bap’tan oluşur ve bunların her birinde, hem ‘o büyük kavga’yı yaşayan, halkın içinden çıkmış isimsiz kahramanlardan birinin hikayesi anlatılır, hem de o kahramanın bakış açısıyla ulusal kurtuluş mücadelesi. Destanın sekiz bölümünde anlatılan kahramanlar: Karayılan, Kambur Kerim, Arhaveli İsmail, Nurettin Eşfak, Manastırlı Hamdi ile Reşadiyeli Veli Oğlu Memet, Kartallı Kâzım, Süleymaniyeli Şoför Ahmet ve İzmir Rıhtımı’ndan Akdeniz’e bakan nefer. Destandaki her ‘bap’, yani her bir kahramanın hikayesi dört bölüm halinde televizyona uyarlanacak, dizinin tamamı 32 bölümden oluşacak. Herhangi bir şekilde uzatılması söz konusu değil.
Dizinin ana kahramanlarından biri de Nâzım Hikmet. Nâzım Hikmet’i bu dizide, destanı kaleme aldığı yıllardaki haliyle izleyeceğiz. 1939 İstanbul Tevkifhanesi’yle başlayıp, 1940 ve 1941 Çankırı ve Bursa Cezaevi yıllarıyla devam eden o çileli yıllarından bir kesit ve pek tabii yakın çevresi: Balaban, Kemal Tahir, Orhan Kemal. Geride kalan aşkları ve buram buram hasret kokan yüreği.””
(Sabit Fikir)
TRT 16 Yıllık Diziden Ceza Yedi
Habertürk gazetesinden Saliha Çolak'ın habiren göre, 1996-98 yılları arasında TRT’de yayınlanan ve televizyon dizileri arasında efsane olan, Zühal Gencer, Derya Alabora, Fikret Kuşkan, Füsun Demirel gibi çok sayıda ünlü oyuncunun rol üstlendiği mahalle dizisi Şaşıfelek Çıkmazı tam 16 yıl sonra tekrarı yayınlanırken RTÜK’e takıldı.
SİGARA İÇİLMESİ YÜZÜNDEN
Ekranda içki ve sigara yasağı bulunmayan yıllarda yayınlanan, aradan 16 yıl geçtikten sonra TRT’de yeniden yayınlanmaya başlanan Şaşıfelek Çıkmazı’nda bazı sahnelerde sigara içilmesi dikkat çekti. Şikâyetler üzerine RTÜK uzmanları, 22 Mayıs 2012 tarihinde TRT 1’de ekrana gelen tekrar bölümü inceledi ve rapor hazırladı.
Raporda, Derya Alabora’nın canlandırdığı karakterle ilgili olarak “Aysel’in masadaki çayı içerken masanın üzerindeki sigara paketinden bir adet sigara çıkararak ağzına götürüp çakmakla yakmaya çalışmasına ait görüntülerin hiçbiri flulaştırma yapılmadan verilmiştir” denildi. RTÜK , TRT’ye 50 bin lira ile 100 bin lira arasında ceza öngören yasa maddesine göre ceza verilmesini kararlaştırdı.
(Habertürk)
(Habertürk)
Çello Sanatçısı Reyent Bölükbaşı Hayata Veda Etti
Ünlü çellist Reyent Bölükbaşı, geçirdiği kalp krizi sonucu 54 yaşında hayata veda etti.
Türkiye’nin önde gelen çellistlerinden Reyent Bölükbaşı yaşamını yitirdi. 2005 yılında geçirdiği beyin kanamasının ardından sıkıntılı günleri atlatmaya çalışan Reyent Bölükbaşı, dün akşam geçirdiği kalp krizi sonucu 54 yaşında hayatını kaybetti.
Müzisyenliği yanında eğitimciliğiyle çok sayıda genç müzisyenin yetişmesine katkıda bulunun Bölükbaşı, 1990’lı yılların sonunda şair Can Yücel`in yönettiği Bodrum, Gümüşlük`te düzenlenem Eklisia Klasik Müzik Festivali ve Şiir Günleri ile o dönem ve sonrasında medyada çok sık yer alan usta müzisyen, içinde cazın da olduğu müzik türlerinin albüm kayıtları ve konserlerinde çellist olarak yer almış, sayısız konser vermişti.
Ankara Devlet Konservatuarı mezunu olan çellist Reyent Bölükbaşı, İzmir ve İstanbul Senfoni Orkestrası'nda görev yapmıştı. Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli albüm ve konser çalışmalarında yer alan Bölükbaşı İTÜ Dr. Erol Üçer Müzik İleri Araştırmalar Merkezi (MİAM) Viyolonsel Bölümü'nde 12 yıl öğretim üyeliği yapmış, çok sayıda öğrenci yetiştirmişti. Birçok sanatçıyla çalışan Reyent Bölükbaşı, Yansımalar grubunun, Vedat Sakman’ın, Mısırlı Ahmet’in, Anjelika Akbar’ın ve Kerem Görsev’in albümlerinde yer aldı.
(soL)
Dimitri’nin Dilinin Kemiği Yok
Putin'i protesto etmek için kiliseyi bastıktan sonra gözaltına alınan punkçı "Pussy Riot" grubuna destek veren Madonna'ya Rusya başbakan yardımcısı ağır hakarette bulundu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i protesto etmek için kiliseye giderek "Meryem Ana bizi Putin'den kurtar" sloganıyla protesto eylemi düzenleyen punkçı "Pussy Riot" grubu gözaltına alındıktan sonra çıkarıldıkları mahkemede haklarında 3 yıl hapis cezası istenmişti. Bu durumu protesto eden ünlü pop yıldızı Madonna, Rusya'nın St Petersburg kentinde verdiği konserde sırtına "Pussy" yazarak, Rus punk grubuna destek verdi. Madonna'nın 'Pussy Riot" grubuna desteğine Rusya Başbakan yardımcısı Dimitri Rogozin, Twitter'dan ağır hakarette bulunarak karşılık verdi. Twitter'a mesaj yazan Rogozin, Madonna'ya "eski fahişe" dedi.
Rusya Başbakan yardımcısı Dimitri Rogozin, ABD'li ünlü yıldız Madonna'yı kastederek şu mesajı yazdı: "Her eski f..., yaşlandıkça başkalarına ahlak dersi vermeye çalışır. Bunu özellikle de yurtdışı turneler ve konserlerde yaparlar." ABD'li ünlü popçu Madonna, 5 aydır gözaltında olan genç müzisyenlerin bir an önce serbest bırakması içih Rusya'ya çağrıda bulunmuştu.
Uluslararası haber ajansı Reuters'a açıklamada bulunan Madonna, "Sansüre karşıyım, tüm müzik kariyerim boyunca ifade özgürlüğünü savundum. Açıkçası onların (Pussy Riot) başına gelen şey adil değil" demişti.
NE OLMUŞTU?
Rusya'da geçtiğimiz hafta ilk kez mahkemeye çıkarılan Pussy Riot'un üç kadın üyesi, kilise baskınından dolayı hiçbir pişmanlık duymadıklarını dile getirmişti. Pussy Riot üyeleri, “Yaptığımız eylemden dolayı sadece inançlı Rusya halkından özür diliyoruz. Özrümüz kesinlikle Rusya Ortodoks Kilisesi hiyerarşisinde görev yapan din adamlarını kapsamıyor" açıklamasını yapmıştı.
(BirGün)
Ünlü Yönetmen Hayatını Kaybetti
Ailesi tarafından yapılan açıklamada, uzun süredir kanser tedavisi gören ünlü yönetmenin Beverly Hills'teki evinde öldüğü belirtildi.
Sinema kariyerine belgesel filmler çekerek başlayan Stuart, 1971 filminde ünlü yazar Roald Dahl'ın "Willy Wonka ve Çikolata Fabrikası (Willy Wonka and the Chocolate Factory)" adlı eserini beyazperdeye uyarlamıştı.
180'den fazla film çeken Stuart, John F. Kennedy suikastını konu alan "Four Days in November" adlı belgeseliyle 1965'te Oscar'a aday gösterilmişti.
(Cumhuriyet)
Albert Freeman Yaşamını Yitirdi
Washington'daki Howard Üniversitesi Sözcüsü Kerry-Ann Hamilton, Freeman'ın Cuma gecesi yaşamını yitirdiğini açıkladı.
Freeman, Spike Lee'nin 1992 tarihli "Malcolm X" filminde canlandırdığı "Elijah Muhammad" karakteriyle NAACP Ödülü kazanmıştı.
1979 yılında "Roots: The Next Generation" dizisindeki performansıyla Emmy Ödülü'ne aday gösterilen Freeman, Howard Üniversitesi'nde Tiyatro Sanatları Bölümü'nün başkanı ve sanat yönetmeni olarak görev almıştı.
(Cumhuriyet)
Adı Şile'de Yaşayacak
Kütüphanesini 2007'den bu yana ders verdiği Işık Üniversitesi'ne bağışlayan usta yönetmenin tarihten sinema ve edebiyata uzanan dev arşivi "Metin Erksan Koleksiyonu" adıyla araştırmacılara ve öğrencilere sunulacak.
4 Ağustos tarihinde aramızdan ayrılan Türk sinemasının gelmiş geçmiş en büyük ustalarından Metin Erksan'ın kütüphanesi, usta yönetmenin 2007 yılından bu yana ders verdiği Işık Üniversitesi'nde yaşamaya devam edecek. Yaklaşık 10 bin kitaptan oluşan bu arşiv, usta yönetmenin isteğiyle 2011 yılında Işık Üniversitesi'ne bağışlanmıştı. Usta yönetmen unutulmaz filmlerinin bazı sahnelerini Şile'de çekmişti.
Adı Şile'de Yaşayacak
Işık Üniversitesi'nin Şile Kampüsü'nde yer alan Merkez Kütüphane'de Metin Erksan Koleksiyonu adıyla koruma altına alınan kitaplar arasında, en eskisi 1929'a tarihlenen eserler bulunuyor. Metin Erksan Koleksiyonu, Avrupa Siyasi Tarihi gibi tarihi kaynakların yanı sıra edebiyat ve sinema konulu binlerce kitap ve dergiye ev sahipliği yapıyor. Hacmi ve içeriğiyle eşsiz bir kaynak olma niteliği taşıyan Metin Erksan Koleksiyonu, Işık Üniversitesi öğrencileri ve araştırmacıların yararına sunulacak.
(Cumhuriyet)
Çamlıca İçin Absürd Projeler
MİmarlIk dergisi XXI'nin tepki amaçlı düzenlediği Serbest Atış/Absürd Fikirlere Çağrı: Alternatif Çamlıca Camii Yarışması'na pek çok absürd proje başvurdu.
Prestijli mimarlık dergisi XXI, ödül miktarından (birinciye 300 bin lira) amacına (Osmanlı-Türk mimarisine uygun, İstanbul’un sembollerinden birine dönüşecek), proje teslim tarihine (yarışma ilanı tarihinden sadece 40 gün sonra) tartışmalara neden olan Çamlıca Camii Yarışması’na tepki olarak absürd bir yarışma düzenledi. Serbest Atış/ Absürd Fikirlere Çağrı: Alternatif Çamlıca Camii Yarışması’nın amacı “İstanbul’un siluetine ve kent dokusuna aykırı, Osmanlı Türk mimari üslubunu yok sayan, gelenekle geleceği birbirine karıştırmayan, İstanbul’a değer kaybettirecek ve İstanbul’un sembollerinden birine dönüşmeyecek bir cami projesi tasarlamak” şeklinde açıklanırken yarışmayı kazanandan 300 bin lira talep ediliyor. (şaka elbette)!
XXI’in Facebook (http://www.facebook.com/xxidergisi) sayfası üzerinden düzenlenen yarışmaya bir hafta içinde pek çok absürd proje dahil oldu. 15 Ağustos’a kadar sürecek yarışma sonucunda en çok beğenilen üç absürd proje, gelecek ay XXI dergisinde yayımlanacak.
(BirGün)
Birincilik Ödülü Mosayebi'nin
Uluslararası Turhan Selçuk Karikatür Yarışması'nda 825 karikatür arasından İranlı çizer Hamidreza Mosayebi'nin eseri birinci seçildi...
Sergi 1 Eylül'de Başlayacak
Uluslararası Turhan Selçuk Karikatür Yarışması’nda ödül alan ve sergilenmeye değer bulunan 46 eser, 1 Eylül’de başlayacak Uluslararası Milas Festivali kapsamında Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’de açılacak sergiyle izlenime sunulacak. Etkinlik 15 Eylül’e dek gezilebilecek.
Milas Belediyesi tarafından Turhan Selçuk adına bu yıl ikincisi düzenlenen uluslararası karikatür yarışmasının sonuçları açıklandı.
Hamireza Mosayebi Birinci Seçildi
Seçici kurul, 38 ülkeden 321 karikatüristin 825 karikatürünü değerlendirdi. Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat’ın başkanlığını yaptığı Kamil Masaracı, Darius Ramezani, İzel Rozental, Piyale Madra, Nuray Çiftçi ve Ersin Yeniceli’den oluşan seçici kurul, İranlı çizer Hamidreza Mosayebi’nin eserini birinci seçti. Yarışmada Ukraynalı Dubovsky Alexander’in eseri ikinci olurken Türkiye ’den Burhanettin Yıldız’ın eseri üçüncü oldu. Mosayebi 3 bin dolar para ödülü almaya hak kazanırken ikinciye 2 bin dolar, üçüncüye de 1000 dolar para ödülü verildi.
Dört Özel Ödül
Seçici Kurul’un Özel Ödül’e değer gördüğü 4 eser ve Teşvik Ödülleri’nin sahipleri ile ülkeleri ise şöyle: Nezih Danyal Karikatür Vakfı Özel Ödülü Vladimir Kazanevsky (Ukrayna), Cumhuriyet Gazetesi Özel Ödülü Mohammad Ali Khalaji ( İran ), Milas Ticaret ve Sanayi Odası Özel Ödülü Hicabi Demirci ( Türkiye ), Milas Sanatçılar Derneği ‘Abdülcanbaz Özel Ödülü’ Tahsin Elmas ( Türkiye ), Scrikss Genç Kalem Özel Ödülü Ebru Bodur (Milas- Türkiye ), Scrikss Teşvik Ödülleri Damla Göl ( Adana ), Egehan Demir (Zonguldak), Müge Bardaklı (Turhan Selçuk Karikatürlü Ev-Milas), Emine Yare Karaman (Turhan Selçuk Karikatürlü Ev-Milas).
(Cumhuriyet)
Portakal’da ‘Ustaların Gözünden’
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan yazılı açıklamada, Antalya Büyükşehir Belediyesi ile Antalya Kültür Sanat Vakfı işbirliğiyle gerçekleştirilen 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin, bu yıl Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması Jüri Başkanı yönetmen Istvan Szabo'nun son yapımının yanı sıra Michael Haneke, Abbas Kiarostami, Ken Loach ve Bernardo Bertolucci'nin son yapımlarını da sinemaseverlerle buluşturacağı belirtildi.
Szabo’nun son filmi “The Door”un birbirinden çok farklı iki kadın arasındaki ilişkiye odaklandığı ifade edilen açıklamada, Oscarlı oyuncu Helen Mirren ve Martine Gedeck'in başrollerini paylaştığı filmin gösterimine de katılacak olan Szabo’nun Akdeniz Üniversitesi İletişim ve Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileriyle bir araya geleceği kaydedildi.
Açıklamada, “Ustaların Gözünden” bölümünde yer alacak filmler hakkında şu bilgiler verildi:
“Abbas Kiarostami’nin Japon oyuncular ile Japonya'da çektiği, eskortluk yaparak geçinen genç bir üniversite öğrencisi ile yaşlı bir müşterisi arasındaki ilişkiyi anlatan “Like Someone In Love”, Michael Heneke”nin yaşlı bir çift üzerinden aşkın, evliliğin, yaşlanmanın, hastalığın ve ölümün anlamına yeniden bakan, 2012 Altın Palmiyeli filmi “Love”, Ken Loach'un hayatlarının sonuna kadar rahat etmek için bir viski fabrikası soygununa girişen bir grup arkadaşın acı tatlı, komik hikâyesini anlatan “The Angel's Share” ve Bernardo Bertolucci’nin dokuz yıl aradan sonra İtalyanca çektiği, Niccolo Amaniti’nin bir çocuğun büyüme hikâyesini anlattığı aynı adlı romanından uyarladığı “Me and You” “Ustaların Gözünden” başlığı altında Altın Portakal izleyicisi ile buluşacak filmler arasında yer alıyor.”
(BirGün)
&ext-align: justify;">
Bunun yanı sıra tablolarının bir kısmının Cumhurbaşkanlığı'na, Dışişleri Bakanlığı'na ve Hacettepe Üniversitesi'ne emaneten verilmiş durumda olduğu belirtiliyor.
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay imzasıyla, elinde Devlet Resim ve Heykel Müzesi’ne ait eser bulunan kamu kuruluşlarına resmi bir yazı yazılarak eserlerin geri istendiği bildiriliyor.
İstanbul'a Yazılmış Mektuplar
Konuya ilişkin yapılan açıklamaya göre, bienal, İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından, Eren Holding, Koray Şirketler Topluluğu, Vestel ve Vitra eş sponsorluğunda 13 Ekim–12 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
Bienal çerçevesinde, düzenli aralıklarla yayınlanan, şehrin farklı noktalarına asılan ''New City Reader'' gazetesinde, Orhan Pamuk, Joseph Kanon, Charles Jencks, Hans Ulrich Obrist, Alejandro Zaero-Polo gibi ünlü yazar, mimar ve küratörlerin İstanbul'a yazılmış mektupları yer alıyor.
Gazetenin mayıs ayından itibaren hazırlanan 5 sayısında, kent, mimari ve kamusal alana dair makaleler bulunuyor.
İstanbul Tasarım Bienali, 13 Ekim–12 Aralık'ta Emre Arolat ve Joseph Grima küratörlüğünde, Londra Tasarım Müzesi Direktörü olan ve İstanbul Tasarım Bienali'nin danışma kurulu üyesi Deyan Sudjic'in önerisi ile belirlenen ''Kusurluluk'' teması altında gerçekleştirilecek.
Bienal sergileri, İstanbul Modern ve Galata Özel Rum İlköğretim Okulu'nda açılacak, diğer etkinlikler de şehrin farklı noktalarına yayılacak.
(Cumhuriyet)
1789 Aztek'le Gömülmüş

Büyük Tapınak’ta yer alan kutsal ağacın kalıntılarının yakınlarında, yerin 5 metre altında bulunan mezar odasında, 1789 insan kemiği yığınıyla çevrelenmiş genç bir kadının iskeleti yer alıyor.
Bugün gazetesinde yer alan habere göre, mezardan çıkarılan kemikleri inceleyen arkeologlar bazı göğüs kemikleri ile omurlarda kalp çıkarma ayinindekileri anımsatan kesik izlerinin bulunduğunu, ancak kurbanların bir bütün olarak değil de parçalanarak mezara yerleştiğini söyledi.
Arkeologlar, kemik yığınlarından birinde 7 yetişkin ile 3 çocuğa ait kafataslarının, diğerinde uyluk kemiği gibi uzun kemiklerin, bir başkasında ise kaburga kemiklerinin yer aldığını belirtti.
(Ntvmsnbc)
Kayıp Eserlerin 50’si MİT’te Çıktı!
Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nden kaybolan 202 eserden 50’sinin akıbeti belli oldu. Tablolar MİT’ten çıktı.
Bir önceki gün, Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde yer alan beş bine yakın eserden 202’sinin kayıp, 46’sının sahte ve 27’sinin orijinalliğinin ağır kuşkulu olduğu dile getirilmişti.
50 Tablo MİT’te
Hürriyet’in haberine göre, Kültür Bakanlığı müze envanterine kayıtlı olan kayıp tabloların çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında olduğu ortaya çıktı.
Kültür Bakanlığı kaynaklarına göre müzede bulunması gereken 50 kadar tablonun MİT’te bulunduğu belirtiliyor. Fakat, müzede bulunması gereken bu eserlerin neden MİT'te olduğu ise merak konusu.
Bunun yanı sıra tablolarının bir kısmının Cumhurbaşkanlığı'na, Dışişleri Bakanlığı'na ve Hacettepe Üniversitesi'ne emaneten verilmiş durumda olduğu belirtiliyor.
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay imzasıyla, elinde Devlet Resim ve Heykel Müzesi’ne ait eser bulunan kamu kuruluşlarına resmi bir yazı yazılarak eserlerin geri istendiği bildiriliyor.
Fakat, kayıp olan 202 eserden kaç tanesinin bu kamu kurumlarında olduğu ve sahteleriyle değiştirilen 46 eserin akıbetinin ise ne olduğu konusunda henüz bir açıklama yapılmadı.
(soL)
'Bakan Şahin'in Sözleri 12 Eylül'ü Hatırlatıyor'
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in ‘Ülkenin olağanüstü gündemi sadece çatışma alanı ile ilgili değildir, bu çatışma İstanbul'da kalemle devam ediyor, İstanbul'da kitapla devam ediyor. Geçimli'de atılan havan mermisiyle burada, Ankara'da yazılan yazıların bir farkı yoktur’ açıklamasına Türkiye Yayıncılar Birliği’nden tepki geldi. Türkiye Yayıncılar Birliği yaptığı açıklamada,
‘ŞAHİN’İN SÖZLERİ 12 EYLÜL’Ü HATIRLATIYOR’
‘Şahin’in sözleri 12 Eylül’ün silahla kitabı bir arada sunan anlayışını hatırlatıyor. 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı yaşatan askeri yönetimlerin yasakçı görüş ve uygulamalarının bakış açısını yansıtan bu sözler endişe vericidir. Düşüncelerini ifade etmeyi, yazı yazmayı ve yazılarını kamuoyu ile paylaşmayı silah kullanmakla, şiddet uygulamakla bir tutan bu yaklaşımı, hem kültür hayatımız hem de toplumsal barış ve huzur açısından büyük bir tehdit olarak görüyoruz.
‘İDRİS NAİM ŞAHİN’İ KINIYORUZ!’
Yayınlanmamış kitap ve çeviri taslaklarının, kitap listelerinin örgüt dokümanı olarak iddianamelerde yer almasının, kitabı bombaya benzeten yaklaşımların temelinde bu zihniyet vardır.İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’i kınıyor, kendisini görüşlerini yazıyla sözle özgürce ifade ederek düşünce ufkumuzu genişleten tüm yazar ve gazetecilerimizden özür dilemeye, uluslararası anlaşmalar ve Anayasa ile güvence altına alınan düşünce ve ifade özgürlüğüne saygıya davet ediyoruz.'
(Evrensel)
(Evrensel)
Resim ve Heykel Müzesi'nde 202 Eser Kayıp!
Resim ve heykel sanatının dünyaca ünlü Türk sanatçılarına ait 5 bine yakın esere ev sahipliği yapan ve geçtiğimiz yıllarda birbiri ardına yaşanan hırsızlık olaylarıyla adı anılan Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde skandallar bitmek bilmiyor. Müzede 202 eser kayıp, 46 eser sahte, 27 eserin orijinalliği ağır kuşkulu.
Milliyet Gazetesi'nden Sertaç Koç'un haberine göre, bünyesinde barındırdığı eserler nedeniyle “resim ve heykelin milli hafızası” olarak nitelendirilen müzede 2009’da Hoca Ali Rıza’ya ait 13 adet karakalem eskizinin sahteleriyle değiştirildiğinin belirlenmesinin ardından sayım komisyonunun başlattığı çalışma tamamlandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, gelecek tepkilerden korkması nedeniyle kamuoyuyla paylaşmadığı rapora göre, müzede bulunan Fikret Mualla, İbrahim Çallı, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Şevket Dağ, Hoca Ali Rıza, Hüseyin Avni Lifij, Halil Paşa, Hikmet Onat, Feyhaman Duran, Refik Epikman, Mehmet Ali Laga, Fethi Arda, Sami Yetik, Mustafa Ayaz, Zühtü Müridoğlu’nun da aralarında bulunduğu sanatçıların yüzlerce eserinin “kayıp”, “sahte” ya da “ağır kuşkulu” olduğu ortaya çıktı.
Kayıtları Var, Kendileri Yok
Raporda müze envanterine kayıtlı olmasına karşın 202 eserin kayıp olduğu, 46 eserin sahteleriyle değiştirildiği, 27 eserin orijinalliğinin ağır kuşkulu olduğu iddia edildi. Böylece kayıp ve sahte olmak üzere toplam 248 eserin müzeden çalındığı anlaşılırken, ağır kuşkulu olan 27 eserin orjinal olup olmadığı ise yapılacak incelemenin ardından netlik kazanacak.
Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde 2009’da Hoca Ali Rıza’ya ait 13 adet karakalem eskizinin sahteleriyle değiştirilerek çalındığı, o dönem teşhirde bulunan Şevket Dağ’a ait bir tablonun da sahte olduğu belirlenmişti. Hırsızlık olaylarının ardından, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın talimatıyla müzedeki diğer eserlerin incelenmesi için sayım komisyonu oluşturulmuştu.
Bakanlık Raporu Gizlemek İçin Yoğun Çaba Sarf Etti!
Sanatçı, akademisyen, uzman ve müfettişlerden oluşan sayım komisyonu çalışmalarına 22 Ocak 2010’da başladı. Komisyon, 4 bin 108’i müze envanterine kayıtlı yaklaşık 5 bin eseri inceleyerek çalışmalarını 18 ocak 2011’de tamamladı. Komisyonun raporu Kültür ve Turizm Bakanlığı’na gönderdi. Raporda müze envanterine kayıtlı olmasına karşın 202 eserin kayıp, 46 eserin sahteleriyle değiştirildiği, 27 eserin orjinalliğinin ağır kuşkulu olduğu belirlendi.
Müzede 2009’da Hoca Ali Rıza’ya ait 13 eserin çalınması nedeniyle oluşan tepkiyi göz önünde bulunduran bakanlığın daha yoğun tepki geleceği endişesiyle, raporu kamuoyuna yansıtmadığı ve sızdırılmaması için yoğun çaba sarf ettiği iddia edildi.
46 eser sahte çıktı
Raporda müze envanterine kayıtlı 46 adet eserin sahte olduğu tespit edildi. Bu eserler arasında daha önce sahte olduğu anlaşılan Hoca Ali Rıza’nın 13 ve Şevket Dağ’ın bir çalışmasının yanı sıra, aynı sanatçılara ait başka eserler ve birçok önemli sanatçının tabloları bulunuyor. Orijinalleri çalınarak yerlerine sahtelerinin konulan eserlerden bazıları şöyle:
“Fethi Arda/Kara Giysiler, Fethi Arda/Kompozisyon, Hüseyin Yüce/Karda Ağaçlar, Şevket Dağ/Kuyu, Şevket Dağ/Manzara, Refik Epikman/Peyzaj, İbrahim Çallı/Manolyalar, İbrahim Çallı/Moda Deniz Hamamı, İbrahim Çallı/Kayıklar, İvan Konstantinoviç Aivazovsky/Peyzaj, Malik Aksel/Gölge Oyunu, Arif Kaptan/Çoban, Saip Tuna/portre, Saip Tuna/Gelincikler, Hikmet Onat/Manzara, Hikmet Onat/Sandalda Kadınlar, Pertev Boyar/Peyzaj, Fikret Mualla/Kumarhane, Hoca Ali Rıza/Mezarlık Yolu, Hoca Ali Rıza/Çamlıca Kız Lisesi, Hoca Ali Rıza/İshak Paşa Çeşmesi, Hoca Ali Rıza/Natürmort, Hoca Ali Rıza/Çamlıca, Hoca Ali Rıza/Çamlıca, Hoca Ali Rıza/Sokak Çengelköy Kuleli Yolu, Hoca Ali Rıza/Kayalık, Hoca Ali Rıza/Sultan Çayırından, Nazmi Ziya Güran/Manzara, Sabri Berkel/Natürmort, Sami Yetik/Peyzaj, Mehmet Ali Laga/Mesudiye, Mehmet Ali Laga/Sarıca İli, Bedri Rahmi Eyüboğlu/Manzara ve Bahçe.”
Ağır Kuşkulu Eserler
Raporda ayrıca, müze envanterine kayıtlı olan 27 adet eserin de orijinalliğinin kuşkulu ya da ağır kuşkulu olduğu belirlendi. Eser sahibi sanatçıların tarz ve üsluplarıyla farklılık gösteren 27 eserin, gerçek olup olmadığı ise Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nda (TAEK) yapılacak kimyasal boya analizlerinin (spectum) ardından netlik kazanacak. Gerçek olup olmadığı ağır kuşkulu olan eserlerden bazıları ise şöyle:
“Fikret Mualla/Dedikodu, Fikret Mualla/Balo, Fikret Mualla/Pazar Yeri, Fikret Mualla/Garson, Fikret Mualla/Köpekle Gezinti, Fikret Mualla/Barda Sohbet, Fikret Mualla/Balon Satan Kadın, Fikret Mualla Balıkçılar, Şevket Dağ/Han İçi, Halil Paşa/Develi, Halil Paşa/Boğaz, Halil Paşa/Boğaz, Agah Efendi/Suya İnen İnekler, Saip Tuna/Kayıklı Manzara, Münif Fehim/Portre, Mehmet Ali Laga/Çardak’tan Gelibolu’ya, Hoca Ali Rıza/Tabiattan, Hoca Ali Rıza/Natürmort, Üsküdarlı Cevat/Büyükada, Refik Epikman/Erzincan’dan manzara.”
Hırsızlık Olaylarıyla Gündeme Gelmişti
Uzun yıllar ziyarete kapalı olan Devlet Resim ve Heykel Müzesi 2007-2008 arasında yapılan tadilatın ardından hizmete açılmıştı. 2007’de tadilat sürdüğü sırada müze bahçesine bir kamyonla giren hırsızlar, gündüz vakti işçilerin gözü önünde bahçedeki iki bronz heykeli çalmıştı. Heykellerin tarihi değerinin olmadığı açıklanmış, ancak müze müdürü görevinden almıştı. Ayrıca, başlatılan soruşturma kapsamında müzede görevli 26 personele çalınan heykeller için 6’şar bin TL ceza kesilmişti. 2009’da ise müzede çalışan bir güvenlik görevlisi İbrahim Çallı’nın bir yağlı boya portresi ile Şevket Dağ’ın iki tablosunu çalmış, ancak eserleri satamayınca 3 gün sonra tekrar müze bahçesine bırakmıştı. Müzeden 1997’de 31 eser çalınmıştı. Çalınan bu eserler hâlâ bulunamadı. Müze son olarak 2009’da Hoca Ali Rıza’ya ait eserlerin sahteleriyle değiştirildiğinin anlaşılmasıyla gündeme gelmişti.
Müzede bulunan tabloların çerçevelerinin kurumda hizmetli kadrosundaki personele soba boyasıyla boyattırıldığı ve boyanın resimlere zarar verdiği de ortaya çıkmıştı.
Kayıp Eserlerden Bazıları
Rapora göre, müze envanterine kayıtlı olmasına karşın paha biçilemeyen 202 eserin “kayıp” olduğu tespit edildi. Kayıp eserlerden bazıları şöyle:
- Şevket Dağ: Surlardan, Cami Kapısı, Cami İçi, Topkapı Sarayı Kızlar Ağası Dairesi, Pencereden Görünüm
- Şefik Bursalı: Dolmabahçe’den,
- Zühtü Müridoğlu: Alçı kadın başı, Bronz figür, n Hasan Vecih Bereketoğlu: Kurbağalı Dere, n Halil Paşa: Güller, Britanya’dan Kadın, Yalılar, Manzara, n Devrim Erbil: Soyutlama,
- Hikmet Onat:?İstanbul Boğaz’dan Peyzaj, Salacak’tan Manzara, Anadolu Hisarı, n Oya Kınıklı: Yeşil Yaylı Kemancı, n Hamiye Çolakoğlu: Seramik Nene Hatun formu,n Bedri Rahmi Eyüboğlu: Muradiye’de Kahve, Edirne Tunca Köprüsü, n Feyhaman Duran: Süleymaniye‘den Fatih’e Doğru, Laleli Buket, Hoca Ali Rıza’nın portresi,
- Yusuf Çöloğlu: Kapadokya, n Şeref Akdik: Pendik, Erdek Balıkçı Kayıkları, n Hüseyin Avni Lifij: Kağnı ve Köylüler, Ankara’da Bir Sokak,
- İbrahim Çallı: Manzara, Bahçede Kadın, Peyzaj, n Hoca Ali Rıza: Bulgurlu’da Timurcu Çeşmesi, Yağış, Sandal Balıkçı Kulübesi, Beykoz’da İshak Ağa Kahvesi, Kaya ve Çam, n Mehmet Ali Laga: Manzara, n İsmail Hakkı: Batan Gemi, n Ali Avni Çelebi: Vatanı Müdafa Eden Türk Askeri, n Mehmet Ruhi Arel: Sakarya’dan Doğan Çay,
- Sami Yetik: Kasımpatılı Natürmort, Peyzaj, n Arif Kaptan: Natürmort,
- Namık İsmail: Denizde Vapur,
- Hasan Vecih Bereketoğlu: Manzara, Çankaya’dan, n Hüsmeyin Zekai Paşa: Cami, n Mustafa Esat Düzgünman: Battal Ebru.
(soL)
Baskı ve Yasaklara Karşı "Tiyatro Platformu" Kuruldu

Tiyatro ve diğer sahne sanatları üzerindeki “baskı, yaptırım ve yasaklamalara karşı ortak mücadele” amacıyla “Tiyatro Platformu” kuruldu.
Cumhuriyet Gazetesi'nin haberine göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın (İBBŞT) yönetimini sanatçılardan alıp belediye bürokratlarına devreden yeni yönetmelik sonrası, Devlet Tiyatroları (DT) ile Şehir Tiyatroları’nın özelleştirilmesine ilişkin yapılan çalışmalara karşı durabilmek için de kurulan platform, çok sayıda profesyonel-amatör tiyatro topluluğu, tiyatro örgütü ve tiyatrocuların katılımıyla hayata geçti.
Platformda ilk olarak Şehir ve Devlet Tiyatroları‘ndaki güncel sürecin değerlendirileceği bir çalıştay düzenlenmesi kararı alındı. Çalıştay, 8-9 Eylül tarihlerinde Bursa’da Nilüfer Belediyesi’nin ev sahipliğinde toplanacak.
Toplantılarda, Platformun Geçici Yürütme Kurulu da belirlendi. Kurul, İŞTİSAN (İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Derneği), ASSITEJ (Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği Türkiye Şubesi), Türkiye Tiyatrolar Birliği, TOMEB (Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği), Batı Karadeniz Tiyatrolar Platformu, Akdeniz Tiyatrolar Birliği, DETİS (Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği), Tiyatro Eleştirmenler Birliği ve Amatör Tiyatrolar Çevresi temsilcilerinden oluşuyor.
Platformun dönem eşsözcüleri ise İŞTİSAN’dan Şehir Tiyatroları yönetmenlerinden Ragıp Yavuz ile Türkiye Tiyatrolar Birliği’nden tiyatro yönetmeni, oyuncu Orçun Masatçı oldu.
Ragıp Yavuz, platformun gerekliliğinden söz ederken “Hayat durmuyor. Baskılar durmuyor. Mücadele de durmaz” dedi.
Yavuz, Şehir Tiyatrosu yönetmeni olarak hiçbir bürokrat sanatsal görevlendirme emri, kararı veremez demekten, “Korkuya Karşı Özgür Tiyatro” diye haykırmaktan, bunca yıl Şehir Tiyatrolu’larla kulis, ter, alkış paylaşmış olmaktan onur duyduğunu belirtti:
“27 Şubat 2012’de Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi önünde yaktığımız ateşin Edirne’den, Bartın’a, Bursa’dan Bitlis’e, İstanbul’dan Urla’ya, İzmir’e, Midilli’ye, Irak’a, üniversite topluluklarından amatörlere, sokak tiyatrocularına, doğaçlamacılara nasıl büyük bir enerjiyle ulaştığını görmek, her gösteride, her atölyede, her söyleşide bunu solumak büyük bir güç verdi...
Samimiyet ve iç rahatlığıyla söyleyebilirim ki, Şehir Tiyatroları sanatçı ve emekçileri olarak seyircimiz ve omuz omuza olduğumuz sanatçı dost ve yandaşlarımızla birlikte yürüttüğümüz mücadele günbegün ve ülkenin her yanından izlenmekte, çoğalmakta, yeni beklentiler üreterek ve her gün yeniden umuda evrilerek güçlenmektedir...”
Sanatçılar Girişimi ise bu platformun genişlemesi için kaleme aldığı çağrı metninde şu ifadeler yer verdi:
“Siyasal iktidarın ülkemiz sanat alanlarında yaratmak istediği toplu yıkım ve yok etme politikaları her boyutuyla ortaya çıkmıştır. Artık yan yana gelip birlikte geniş bir dayanışma hattı örmenin dışında bir çözüm kalmamıştır. Saldırının her türlüsünü anında geri püskürtecek böyle bir güç çok kıymetlidir."
(soL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder