31 Temmuz 2012 Salı

GÖZE ÇARPANLAR...


NE VAR?

Tony Martin Öldü

Nükleer Karşıtları Parlamentoyu Bastı

Floransa’dan 4 Ödülle Dönen Çok Sesli Bir Koro

Devlet Tiyatrolarına 2 Büyük Ödül

NOTOS Edebiyat’ın 35. Sayısı Çıktı

12. Munzur Festivali Sona Erdi

Yılmaz Özdil: İsim Şehir Hayvan İzmir’de Sahneleniyor

10. Uluslararası Bodrum Bale Festivali

Matbaacılığın Tarihi Yazıldı

Ermenistan-Türkiye Senfoni Orkestrası Yarın Boğaziçi'nde

İrlandalı Yazar Binchy Hayatını Kaybetti

Altın Portakal'a Haciz Şoku

Apollon Tapınağı'nda Restorasyon Çalışmaları

Çağdaş Sanat Terasa Çıktı

Beyazperdenin Özgün İsmine Veda

Katliam Filmin Sonunu Değiştirdi

                                                                                                                                                                                                                            

Tony Martin Öldü

Ünlü sanatçının arkadaşı Beverly Scott, bir süredir rahatsız olan Martin'in Los Angeles'taki evinde öldüğünü açıkladı. 

''I Get Ideas'', ''To Each His Own'', ''Begin the Beguine'' ve ''There's No Tomorrow'' gibi şarkılarla döneme damgasını vuran Martin, Hollywood müzikallerinin altın çağında 25 filmde de başrol oynamıştı.

1937 yılında çeşitli filmlerde başrol paylaştığı Alice Faye ile evlenen Martin, 1941'de ilk eşinden boşanmıştı.

Martin, 1948 yılında ikinci evliliğini oyuncu ve dansçı Cyd Charisse ile yapmış ve çift, 2008'de Charisse'nin ölümüne kadar 60 yıl evli kalmıştı.,,


(Demokrat Haber)


                                                                                                                                                                                                                           
Nükleer Karşıtları Parlamentoyu Bastı

Japonya’nın başkenti Tokyo’da, geçen yılki nükleer felaketin ardından hükümetin nükleer enerjiden vazgeçmesini isteyen binlerce kişi parlamentoyu kuşattı. Başkent Tokyo’daki parlamento binasını kuşatan göstericiler ile Japon polisi arasında kısa süreli çatışma yaşandı. Protestocular, hükümetin, güvenlik endişeleri sürmesine rağmen iki reaktörü bu ayın başlarında yeniden açmasına öfkesini de dile getirdi. Japonya’daki faal 50 reaktör rutin kontroller için geçen mayısta kapatılmış, bu ayın başında ikisi yeniden açılmıştı.

HER CUMA EYLEM VAR

Nükleer enerji karşıtı yüzlerce Japon her Cuma başbakanın evinin önünde sessiz eylem düzenliyor. Japonya’daki bu gösterilere, özellikle Çin ve Tayvan gibi ülkelerden de destek geliyor. Daha önce Çernobil’de yaşanan nükleer felaketin izleri hâlâ yaşanırken, 11 Mart depreminde Fukuşima nükleer santralinda oluşan sızıntı tüm dünyada büyük telaş yarattmış, tüm dünyadaki nükleer santralların yeniden gözden geçirilmesini gündeme getirmişti.


(BirGün)


                                                                                                                                                                                                                           

Floransa’dan 4 Ödülle Dönen Çok Sesli Bir Koro


Yurtiçinde ve yurtdışında her zaman Nilüfer’i başarıyla temsil eden ve katıldığı her uluslar arası organizasyondan ödülle dönen Nilüfer Belediyesi’nin Çoksesli Korosu, Uluslar Arası Floransa Koro Festivali’nden de 4 ödülle döndü.
18-20 Temmuz tarihleri arasında 3 kıtadan 12 ülkeden, 18 koronun katılımıyla yapılan Uluslararası Floransa Koro Festivali'nde; Folklorik Koro Kategorisi'nde birinci olarak altın madalya alan topluluk, Karma Erişkin Koro Kategorisi'nde ise ikinci olarak gümüş madalya aldı.

Koro şefi Zeynep Göknur Yıldız’ın 18 koro şefi arasından seçilerek “En İyi Şef Özel Ödülü”nü aldığı Festival’de Nilüfer Çoksesli Korosu’na bir ödül de kostümden geldi.

Folk Kategoride Bursa yöresine özgü otantik kıyafetler giyerek sahneye çıkan ve bu bölümdeki son şarkıları olan “Ben Giderim Batum”a adlı eseri kareografi ile söyleyen topluluk “En İyi Geleneksel Kostüm Özel Ödülü”nü almaya hak kazandı.

ÇOK SESLİLİKTE 80 YILLIK GEÇMİŞ

Koronun başarısını yaptığı bir basın toplantısıyla duyuran Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, “Koromuz Türkiye’nin neler yapabileceğini gösteren bir anlayışı ortaya koymuştur” dedi. Festivalin en çok ödül alan topluluğu olan koronun kendilerine büyük gurur yaşattığının altını çizen Bozbey, Koro Şefi Zeynep Göknur Yıldız ve tüm koro elemanlarını kutlayarak teşekkür etti.

Koro Şefi Zeynep Göknur Yıldız ise daha önce de uluslararası alanda pek çok ödül almalarına rağmen yurtdışına her çıkışlarında heyecan duyduklarını söyledi. Avrupa’da koro kültürünün yüzyıllar öncesine dayandığına ve hemen herkesin çocukluklarından itibaren müzikle uğraştığına dikkati çeken Yıldız, “Ülkemizde çoksesli koronun 80 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen bu ödülleri alıyorsak bu Türkiye’nin de başarısıdır. Ancak biz bu festivallere katılma olanağı bulamasaydık bunu kanıtlama şansımız olamayacaktı. Bu nedenle başta Nilüfer Belediye Başkanımız olmak üzere bize bu olanağı sağlayan herkese çok teşekkür ediyoruz. Artık bundan daha iyisini yapabileceğimize de inanıyoruz” dedi.

Nilüfer Çoksesli Korosu, 2010 yılında II. Uluslararası Antalya Koro Festivalinde birinci ve St. Petersburg'da düzenlenen 8. Uluslararası "The Singing World" Koro Sanatı Yarışmasında üçüncü olmuştu. Koro 2011 yılında da Makedonya’da düzenlenen Uluslararası Ohrid Koro Festivali'nde ikinci olmuştur.


(BirGün)


                                                                                                                                                                                                                           
Devlet Tiyatrolarına 2 Büyük Ödül

İstanbul Devlet Tiyatrosu'nca sahnelenen Antigone, ''En İyi Performans'', oyunun yönetmeni Kenan Işık da ''En İyi Yönetmen'' ödülüne layık görüldü

İstanbul Devlet Tiyatrosu, yazar Sabahattin Ali'nin Türkçe'ye çevirdiği, uyarlamasını ve yönetmenliğini Kenan Işık'ın yaptığı ''Antigone'' oyununu Makedonya'da sahneledi.

Veles şehrindeki 11. STOBI Antik Drama Festivali ile Ohrid şehrinde düzenlenen ''Ohrid Yaz Festivali''nde sahnelenen Antigone oyunu, ''En İyi Performans'', oyunun yönetmeni Kenan Işık da ''En İyi Yönetmen'' ödülüne layık görüldü.

Makedonya'da sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği oyunun kadrosu şöyle:
''Ali Sürmeli, Gökhan Mert Yılmaz, Attila Olgaç, Gözde Okur, Selin Tekman, Suna Selen, Murat Sarı, Barış Bağcı, Kerem Gökçer, Tuğçe Şartekin Karasu, Fatma İnan, Tarkan Koç, Eylem Server Ünüvar, Gökhan Yılmaz; koro Tarkan Koç, Hilal Kuvvet, Bora Godri, Gülcan Burcu Değirmenci, Hande Gençörnek, Onur Ertaman, Simel Keçecioğlu, Ebru Üstüntaş, Canan Duran, Sercan Sungur, Ömer Menteşe, Aybar Taştekin, Aykut İspir, Kerem Gökçer, Fatma İnan, Güzide Arslan.''

Tomris İncer'in anlattığı oyunun dekor ve giysi tasarımını Elena İvanova, ışık tasarımını Önder Arık, müziğini Ayla Çelik, aranjör-ton maisterliğini Çağrı Kodamanoğlu yaptı.


(Demokrat Haber)


                                                                                                                                                                                                                           
NOTOS Edebiyat’ın 35. Sayısı Çıktı

NOTOS edebiyat dergisinin Ağustos-Eylül 35. sayısı çıktı. Yaptığı yazar dosyalarını kalıcı bir kaynağa dönüştürmeye çalışan Notos, yeni sayısında edebiyatın uç beylerinden Yusuf Atılgan’a yöneliyor. Notos’un bu sayısında Yusuf Atılgan dosyası açmasının nedeni ise öykücüleriyle tanınan 1950 kuşağının neredeyse tek romancılarından olan Atılganın doğru okunabilmesine yardımcı olmak. Dosyada Selim İleri, Murat Gülsoy, Ekrem Işın, Faruk Duman, İnan Çetin, Oylum Yılmaz, Tuğba Doğan, Çağlayan Çevik’in yazıları yer alırken; İsa Çelik fotoğrafları ve Ethem Onur Bilgiç desenleriyle bulunuyor.

Bu sayısının söyleşisi ise Psikiyatr Yazar Saffet Murat Tura ile. Psikanalizden nörolojiye, felsefeden politikaya uzanan geniş bir alanda verdiği eserlerle Türkiye’nin düşünce hayatında farklı bir yeri olan Tura ile varoluş sorununu ve edebiyatın bu süreçlerdeki etkileri konuşuluyor. 


(Evrensel)


                                                                                                                                                                                                                           

Yılmaz Özdil: İsim Şehir Hayvan İzmir’de Sahneleniyor

Yılmaz Özdil’in günlük köşe yazıları tiyatro sahnesinde seyirciyle buluşuyor. Gencay Gürün’ünTiyatro İstanbul’u tarafından Metin Serezli’nin yönetiminde sahnelenecek oyun, köşe yazlarından sahneye uyarlanması nedeniyle Türkiye’de değil dünyada bir ilk.

Oyunun adı Yılmaz Özdil’in ilk kitabıyla aynı ismi taşıyor: İsim Şehir Hayvan. Oyuncu kadrosu da bir hayli kalabalık.

Tiyatro İstanbul – Gencay Gürün
Eser: Yılmaz Özdil
Müzikli Kabare


(izmirdesanat.org)


                                                                                                                                                                                                                           

10. Uluslararası Bodrum Bale Festivali

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünün, yaz aylarında tarihi mekanları sanatla birleştirdiği organizasyonlardan biri olan “Uluslararası Bodrum Bale Festivali” başlıyor. On yıl önce, “Turizmi, kültür ve sanat besler” anlayışıyla başlatılan “Uluslararası Bodrum Bale Festivali”, Bodrum Kalesi’nden 8-24 Ağustos tarihleri arasında sanata, baleye ve estetiğe merhaba diyecek.

Sanatsal içeriği, zengin repertuvarıyla Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünün, Bodrum’a ve dünya sanatına armağan ettiği “Uluslararası Bodrum Bale Festivali” bu yıl 10. yaşını kutlayacak. Bu yılki festivalin sürprizi ise, dünyaca ünlü Antonio Gades Flamenko Topluluğu olacak. 21 Ağustosta sahne alacak topluluk, adını aldığı ünlü İspanyol dansçı Antonio Gades’in baleye uyarladığı ve Federico Garcia Lorca’nın ünlü eseri olan “Kanlı Düğün”ü ve Flamenca Suit’i yorumlayacak. 

BODRUM AŞKIYLA BAŞLIYOR GENÇ WERTHER’LE DEVAM EDİYOR

On yıldır Türk Devlet Bale Toplulukları ile yabancı konuk sanatçı ve toplulukların muhteşem performanslarıyla gerçekleştirilen festivalin açılış temsili, 8 Ağustosta, Devlet Opera ve Balesi, Bale Topluluklarının ortak yapımı olan “Bodrum Aşkı” sergilenecek. Eserin koreografisi; Devlet Opera ve Balesi Başkoreografı Mehmet Balkan tarafından 10. Bodrum Bale Festivali için özel olarak hazırlandı.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi, edebiyat-bale ilişkisinin çarpıcı örneklerinden biri olan “Genç Werther’in Acıları” adlı eseri, 11 Ağustosta izleyici ile buluşturacak. Fransız koreograf Yannick Boquin, ünlü Alman Yazar Goethe’nin büyük yankı uyandıran aynı adlı romanını, Frédéric Chopin’in müzikleri eşliğinde baleye uyarladı ve eser, 24 Aralık 2011’de İstanbul’da dünya prömiyeri yapmıştı. 

İZMİR DEVLET OPERA VE BALESİNDEN EGE EZGİLERİ

İzmir Devlet Opera ve Balesi, iki temsil ile 14-15 Ağustosta, “Zorba” balesini sahneleyecek. Yunanlı Besteci Mikis Theodorakis’in Ege ezgileriyle zenginleştirdiği ünlü eserinden yola çıkarak, koreografisini Lorca Massine’nin yaptığı eser; evrensel sanatın tüm insanlığı kucaklayan birleştiriciliğinin insan hayatında ne kadar kolaylıklar yarattığının en güzel örneklerinden biri. Eserde dünyaca ünlü DEansçı İrek Mukhamedov konuk olarak yer alacak.

Festivalde 18 Ağustosta Osmanlı Sarayından “Harem” rüzgarı esecek. Koreografisini Merih Çimenciler’in gerçekleştirdiği eserin dekor ve kostümü ünlü Rus Tasarımcı Alexander Vasilliev imzasını taşıyor. Osmanlı usul müziğinin en güzel örneklerinin etnik sazlarla icra edildiği ve Ankara Devlet Opera ve Balesi yapımı olan eser, daha önce de festivalde sahnelenmiş ve izleyicilerin olağanüstü ilgi ve beğenisi ile karşılanmıştı.

BİR YAZ GECESİ RÜYASIYLA SONA ERİYOR

10. Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nin 24 Ağustostaki kapanış temsili, Ankara Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topluluğunun sahneleyeceği “Bir Yaz Gecesi Rüyası” adlı eser ile yapılacak. Modern dansın tadını, Hans Henning Paar’ın çarpıcı ve neşeli koreografisi ve altı değişik parçadan oluşan müzik seçkisi eşliğinde sanatseverlerle buluşturacak eserde, birliktelik ve sevgi ile bu güzel duygulara eşlik eden beklenti ve dileklerin farklı bakış açıları işleniyor.


(Evrensel)


                                                                                                                                                                                                                           

Matbaacılığın Tarihi Yazıldı

TARİH Vakfı, BASEV (Basım Sanayii Eğitim Vakfı) ve Yapı Kredi Yayınları işbirliğiyle piyasaya çıkarılan Cumhuriyet Döneminde Türkiye Matbaacılık Tarihi (CDTMT) kitabı araştırmacı Gökhan Akçura tarafından kaleme alındı. Cumhuriyet Döneminde Türkiye Matbaacılık Tarihi (CDTMT) kitabı, Cumhuriyet öncesi matbaacılık tarihini özetleyerek başlıyor. Ardından Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu ve İstanbul matbaalarının durumunu ele alınıyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarını belirleyen bu dönemin, savaş koşullarının getirdiği yıpratıcı etkiler nedeniyle güçlü bir miras bırakmadığının altını çiziliyor. Ayrıca Cumhuriyet’in matbaacılık serüveninin ilk önemli belirleyici etkeni olarak 1928 sonuna tarihlenen Harf Devrimi’ni gösteriyor. Dünyada benzeri görülmeyen bir hızda gerçekleştirilen bu kökten değişimin sonunda matbaalar ve yayın organları büyük bir sarsıntı geçiriyorlar. Ancak devlet desteğini de arkasına alan matbaacılık sektörü bir süre sonra kendini toparlıyor. Bu dönemin altı çizilmesi gereken bir diğer olgusu ise, devlet eliyle kurulan matbaalar... Devlet matbaaları, hızla yeni bir ülke kurma yolunda ilerleyen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin basım yayın alanındaki motorları olarak karşımıza çıkıyor. Kitap, önce Cumhuriyet’in ilk çeyrek yüzyılına odaklanıyor. Bu yıllarda matbaacılık alanındaki özel sektör firmaları genellikle İstanbul’un Babıali semtinde toplanıyor. Bir bölümünün geçmişleri Osmanlı’ya uzanan bu matbaaların çoğu küçük ve orta ölçekte kuruluşlar. Daha büyük çapta matbaalar ise gazetelerin kendi bünyelerinde kurulmuş. Akçura, kitabında tipo matbaacılığın egemen olduğu bu dönemi ayrıntılarıyla ele alıyor. Ayrıca Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1932 yılında yaptırdığı bir araştırmanın peşine düşerek Anadolu’daki matbaaların genel bir görünümünü aktarmaya çalışıyor. Kitapta basım sanayinin en önemli hammaddesi olan kağıdın Türkiye serüveni de detaylı olarak anlatılıyor. Kitapta İzmit’te kurulan ilk kağıt fabrikamız, devletin kağıt tahsisinin yarattığı sorunlar, matbaacıların kağıt ithali için yaptığı çalışmalar ayrıntılarıyla ele alıyor. Tipo döneminin ardından sektöre hakim olan ofset matbaacılık, neredeyse kitabın ikinci yarısının ana konusu. Bu bölüm pek bilinmeyen “ofsetin öncüleri”nin çabalarını aktararak başlıyor. Cumhuriyet Döneminde Türkiye Matbaacılık Tarihi (CDTMT) kitabının bize gösterdiği gibi, ofsetin kaçınılmaz yükselişi gazeteciliğin de bu yönde köklü bir dönüşüm geçirmesine neden oluyor. Kitabın son bölümünde matbaacılık sektörünün 1980’lerden bugüne uzanan gelişimini özetleyerek çalışmasını noktalıyor. Akçura’nın çalışması, bugüne kadar yayıncılık tarihinin sınırlı bir parçası olarak ele alınmış olan Cumhuriyet dönemi matbaacılık tarihini ayrıntılarıyla aktarmayı başarıyor. Anılar, makaleler, arşiv malzemeleri ve yaşayan tanıklarla yapılan yüz yüze görüşmelerle zenginleştirilen kitap, görsel yanıyla da öne çıkıyor. Yeşim Demir imzasını taşıyan grafik tasarım yüzlerce görsel malzemeyle konunun daha iyi kavranmasını sağlamayı amaçlıyor. 


(Evrensel)


                                                                                                                                                                                                                           

Ermenistan-Türkiye Senfoni Orkestrası Yarın Boğaziçi'nde

Şef Cem Mansur'un yöneteceği, Ashot Khachatourian'ın ise solist olarak katılacağı Ermenistan-Türkiye Gençlik Senfoni Orkestrası Konseri, saat 20.00'da başlayacak.

Ermenistan-Türkiye Senfoni Orkestrası, ilk defa 2010 yılında Anadolu Kültür ve Boğaziçi Üniversitesi desteği, şefler Cem Mansur ve Nvart Andreasyan'ın girişimiyle bir araya geldi ve Boğaziçi Üniversitesi, Büyükada ve Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda üç başarılı konser verdi.

İki ülke bestecilerinin eserlerinin yer aldığı bir repertuvarla sahne alacak orkestra, Young Euro Classic Festivali'nin davetlisi olarak 3 Ağustos'ta Berlin'de de sahneye çıkacak.

Almanya ve Türkiye Dışişleri Bakanlıkları, Boğaziçi Üniversitesi, Enka Kültür Vakfı, Anadolu Kültür, Tower Turizm ve Fineco desteğiyle 18-23 yaş arası gençlerden oluşan gençlik orkestrası, Beethoven, Alexander Spendiaryan ve Ferit Tüzün'ün eserlerini seslendirecek.


(Cumhuriyet)


                                                                                                                                                                                                                           

İrlandalı Yazar Binchy Hayatını Kaybetti

İrlanda RTE televizyonu, 72 yaşındaki Binchy'nin hayatını kaybettiğini duyurdu.

Bir dönem gazetecilik de yapan Binchy'nin kitapları 37 dile çevrilerek 40 milyon fazla satmıştı.

"Bir Dilek Tut Benim İçin", "Yalnız Kadınlar Sokağı", "Aşk Mutfakta Pişer" adlı kitapların yazarı Binchy, 1940'da Dublin'de doğmuştu.

(Cumhuriyet)


                                                                                                                                                                                                                         

Altın Portakal'a Haciz Şoku

Uluslararası Altın Portakal Film Festivali'ni düzenleyen AKSAV'a yapılan hizmetlerinden dolayı, Akın Faktoring Hizmetleri firmasına, 2009 yılında o dönem vakıfta yöneticilerHasan Yıldırım Akıncıoğlu ile Erol İşbilir'in imzası bulunan 150 bin liralık çek verildi.

Çekin ödenmemesi üzerine firma icra takibi başlattı. İcra takibi sonucu 150 bin lirayı ödemek zorunda kalan Akıncıoğlu, daha sonra dava açarak çeke, vakfı temsilen imza attığını, borçsuz olduğunu ve bu paranın geri iadesini istedi.

Mahkemenin de Akıncıoğlu'nun talebini kabul etmesi üzerine Akın Faktoring, Akıncıoğlu'ndan tahsil edilen parayı, aradan geçen süredeki yasal faiziyle birlikte bu yılın haziran ayında geri ödedi.

Akın Faktoring Hizmetleri, AKSAV'dan alacağının tahsili amacıyla yeniden hukuki süreç başlattı ve Antalya 6. İcra Müdürlüğü, haciz kararı verdi.

Hukuki sürece ilişkin bilgi veren, Akın Faktoring Hizmetleri şirketinin avukatı İsmail Elkoca, müvekkili şirketinin Antalya Kültür Sanat Vakfı'ndan 270 bin lira alacakları olduğunu anlattı.

Akıncıoğlu'nun parasını geri almasının ardından, vakfa dava açtıklarını ve Antalya 6. İcra Müdürlüğü'nün haciz kararı verdiğini belirterek, kararı geçtiğimiz günlerde uyguladıklarını söyledi.

''Gerekirse festival sırasında da hacizler yapacağız''

Şu an Antalya Kültür Sanat Vakfı'nın büyük organizasyonlara imza attığını ama borcunu ödemeye gücünün olmadığını dile getiren Elkoca, şunları kaydetti:

''Vakfın müvekkilime 270 bin lira borcu var. Burada asıl önemli olan şu anki yönetim, bu çekin Hasan Yıldırım Akıncıoğlu tarafından o zaman iş yaptıkları firmaya hatıra binaen verilmiş bir çek olması nedeniyle, bu çekin ödenmeyeceğini belirtiyorlar. 'Bizim kayıtlarımızda böyle bir borç yok, böyle bir çek düzenlenmesi mümkün değil. Akıncıoğlu bunu düzenlemiş ama bizim böyle bir çekten haberimiz, bilgimiz yok' diyorlar. Çek keyfi bir davranış adına düzenlemiş, bu nedenle de ödemiyorlar.''

Elkoca, çekin ödenmemesi ve haciz kararı üzerine, icra müdürlüğü görevlileri, emniyet desteğiyle vakıf binasına gittiklerini, haciz edilebilecek 7 klima, 2 buzdolabı, bir televizyon ve bir bilgisayara el konulduğunu kaydetti. Elkoca, ''Bizim haciz ettiğimiz malların değeri 3-5 bin liralık bir şey. Biz sürekli bankalara, tapuya hacizler göndererek bu dosyayı canlı tutacağız. Haciz işlemlerimiz sürecek, gerekirse Altın Portakal Film Festivali zamanında da hacizler yapacağız. Çünkü müvekkilimizin bir alacağı var'' diye konuştu.

Elkoca, ''Altın Portakal düzenleyecek durumdaki bir vakıf, birinciye 400 bin lira vereceğini açıklarken, bu miktardaki bir borcu ödeyemedi ve hacizle karşı karşıya kaldı. 270 bin lira bir borcu ödeyemiyorlar'' dedi.


(Cumhuriyet)


                                                                                                                                                                                                                           

Çağdaş Sanat Terasa Çıktı

Proje 4L/Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi, “Teras Sergileri<40” ile 40 yaş altı 23 heykeltıraşın çalışmalarını yeni açılan 1500 metrekarelik açık hava alanında sergiliyor. 18 Ağustos’a kadar sürecek sergide Ayla Turan, Bahadır Çolak, Baran Cağinli, Caner Şengünalp, Çayan Yılmaz, Derya Özparlak, Evren Erol, Ferit Yazıcı, Gülen Eren, Hakan Bakır, Hakan Çınar, Işık Özçelik, Kıymet Daştan, Malik Bulut, Mehmet Ayanoğlu, Meliha Sözeri, Nuray Sevindik, Serkan Yüksel, Sesil Beatris Kalayciyan, Tanzer Arığ, Tuğberk Selçuk, Tuğçe Yücetürk ve Y. Bahadır Yıldız’ın işleri yer alıyor.

Heykel sanatına yeni bir boyutta bir platform olanağı sağlamak, aynı zamanda genç çağdaş sanatçıları desteklemek amacını taşıyan sergide işler, özellikle müzenin Maslak’taki gökdelenlerin arasındaki konumuna göre değerlendirilmiş. Müze etrafındaki gökdelenlerde çalışanların ofis pencerelerinden izleyebilecekleri bir alan olarak da dikkat çekiyor.

İki kilodan 1100 kiloya; 70 santimden 500 santim yüksekliğe uzanan işler, müzenin terasında yanındaki gökdelenlerden ayırt edilebilecek bir farkındalık yaratıyor.

Evren Erol’un ahşaptan, yükseğe uzanan “Asimile” isimli heykeli, İstanbul’un gündelik sokak ve insan sesleriyle birlikte Elgiz Müzesi’nin gökdelenlerin arasındaki ses akislerine bir gönderme. Doğal ve yapay olanı da sorgulayan Ayla Turan’ın ahşap ve alüminyumdan “Tanımadığım Komşuma Mektup” adlı üç ağaç gövdesinden oluşan heykeli, İstanbul’un arka mahallelerindeki pencereden pencereye ipe asılmış eşya parçalarını canlandırıyor.

Nuray Sevindik’in “Uzaklaşmak” işinde, kırmızı metal kaynaktan birbirine dönemeçli olarak bağlı ama uzak olan demir boruları, Tanzer Arığ’ın paslanmaz çelikten adı üstünde olan içi boş “Önü Aslında Arkası” adlı eseri, Ferit Yazıcı’nın ince metal tellerden oluşan “Araf” isimli yapıtı, Sesil Beatris Kalaycıyan’ın polyester, silikon, akrilik ve otrişten yaptığı “Kokoş’un Kabare Şovu Var” serginin dikkat çeken diğer yapıtlarından.

“Teras Sergileri<40”ın yanı sıra müzenin 1. ve 2. katındaki koleksiyon seçkisinde de yenilikler bulunuyor. Sürekli sergide aralarında Tracey Emin, Abdurrahman Öztoprak, Adnan Çoker, Darren Almond, Dennis Gün, Ergin Çavuşoğlu, Jonathan Meese, Jan Fabre, Elke Krystufek, Luo Jie’nin de bulunduğu sanatçıların eserleri yer alıyor. Süreli sergide ise Nilbar Güreş, Bengü Karaduman, Volkan Diyaroğlu, Tunca Subaşı, Mateo Mate, Stephan Balkenhol, Mimmo Paladino, Alexander Libermann’ın yapıtları ile müzenin yakın dönemde koleksiyonuna kattığı eserler sergileniyor.,


(Cumhuriyet)


                                                                                                                                                                                                                           
Apollon Tapınağı'nda Restorasyon Çalışmaları

Apollon Tapınağı'nda Alman Arkeoloji Enstitüsü'nce 106 yıldır sürdürülen kazı çalışmaları, bu yıl kazılardan elde edilen malzemelerin depolanması ve restore edilmesi amacıyla iptal edildi.

Avustralya Bond Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ulf Weber başkanlığındaki çalışmaları sahada taş ustası Cristoph Kronewirth, depolamada ise Helga Bumke yürütüyor.

Alman Arkeoloji Enstitüsü Apollon Tapınağı Restorasyon Sorumlusu Helga Bumke, gazetecilere yaptığı açıklamada, 1994'ten beri Apollon kazılarında görev aldığını, Apollon Tapınağı ve Kutsal Yol kazılarında binlerce parça bulunduğunu söyledi.

Tapınakta 6, depolamada 12 kişinin görev aldığını belirten Bumke, eylül ayında iki heyetin daha ilçeye gelerek çalışmalara destek vereceğini kaydetti.

Alman taş ustası Cristoph Kronewirth ise tapınakta bulunan parçalar koruma altına alınarak yenileme çalışmalarının yapıldığını belirtti.


(Cumhuriyet)


                                                                                                                                                                                                                         

Beyazperdenin Özgün İsmine Veda

1962 tarihli deneysel filmi ‘La Jetee’yle Gilliam’ın ‘12 Maymun’una esin kaynağı olan, Fransız ve dünya sinemasının en özgün isimlerinden Chris Marker, dün 91 yaşında hayata veda etti. Akira Kurosawa’dan Alain Resnais’ye sinemanın en büyük isimleriyle çalışan yönetmen, yazar ve entelektüel Marker, 60 yıllık kariyeri boyunca 50’den fazla film çekti. Marker’ın, kurmaca ve belgesel gibi ayrımları geçersiz kıldığı filmleri sinemanın yapısal özellikleri açısından da çığır açıcı bir niteliğe sahipti. Yönetmen, en ünlü filmi ‘La Jetee’de sadece birbirini takip eden fotoğraflarla çok boyutlu bir zaman yolculuğu hikâyesini aktarmış, film sinemada zamanın nasıl aktarıldığına dair çığır açıcı bir yapıt olarak hafızalara kazınmıştı. 

1961 tarihli Fidel Castro portresi ‘Cuba Si’ ve Joris Ivens, Godard, Alain Resnais gibi isimlere önayak olduğu Vietnam Savaşı karşıtı ‘Loin de Vietnam’ gibi filmleriyle de hatırlanan Marker, kariyerine bir gazeteci olarak başlamıştı. Özel hayatı konusunda her zaman ketum davranan ve ‘filmlerinin izleyici için yeterli olduğunu’ söyleyen Marker, hiçbir zaman resmi olarak doğrulanmasa da Moğolistan’da doğduğunu iddia ediyordu. II. Dünya Savaşı öncesi felsefe eğitimi alan Marker, savaş sırasında direniş hareketine katıldı. Bu sırada ABD ordusuna paraşütçü bir asker olarak katıldığı da Marker’la ilgili hiçbir zaman tam olarak doğrulanamayan bir diğer mit. 

Savaş sonrasında gazeteciliğe başlayan Marker politik yorum, şiir ve film eleştirileri yazdı, film teorisyeni Andre Bazin’le tanışarak Cahiers du Cinema’nın yazarları arasına girdi. 1949’da ilk romanı ‘La Coeurnet’i yazdı. Gazetecilik yıllarında sinemaya ve fotoğrafçılığa ilgi duymaya başlayan Marker’ın ilk filmi 1951 Helsinki Olimpiyatları üzerine çektiği ‘Olympia 52’ oldu. Alain Resnais’yle beraber Afrika sanatını incelediği ‘Statues Also Die’, Fransız sömürgeciliğine yönelttiği eleştiri yüzünden sansüre uğradı. ‘La Jetee’yle uluslararası ün kazanan yönetmen, ertesi sene Paris sokaklarında rastgele yapılan röportajlardan oluşan 150 dakikalık makale filmi ‘Le joli mai’ye imza attı. Vietnam savaşını protesto için döneminin önemli yönetmenlerini harekete geçirdiği ‘Loin de Vietnam’ sonrası Marker, işçileri kendi film kolektiflerini oluşturmaya cesaretlendirmek amacıyla ‘S.L.O.N.’ adında bir oluşum kurdu ve 1968 Mayıs olayları sonrası tüm zamanını bu oluşuma verdi. 1974’te arkadaşı Yves Montand’ın Şilili mültecilere verdiği konserin belgeselini çeken Marker, ‘Grin Without The Cat’te 68 sonrası politik hareketlerin sinemasal bir dökümünü yaptı. Kurmaca, belgesel, felsefi yorum gibi alanları bir araya getirdiği 1982 tarihli ‘Sans soleil’le dijital teknolojiye merak sardı, bu alanlarda da eserler verdi. 

Hayatı süresince çok az röportaj yapan ve fotoğrafı istendiğinde genelde bir kedi resmi göndermesiyle tanınan Marker, pazartesi Paris’teki evinde yaşama veda etti. Cannes Film Festivali başkanı Gilles Jacob, Marker için “araştırmacı bir ruh, yorgunluk bilmeyen bir sinema ve videocu, kedisever bir şair, gizemli bir kişilik ve sınırsız bir yetenek” yorumunu yaptı.


(Radikal)


                                                                                                                                                                                                                           

Katliam Filmin Sonunu Değiştirdi

Warner Bros., Colorado’da ‘The Dark Knight Rises’ filminin gösteriminde 12 kişinin yaşamını yitirdiği katliamın ardından Ryan Gosling’in rol aldığı ‘Gangster Squad’ filminin sonunu değiştirme kararı aldı. Filmde sinema perdesinin arkasında çıkan dört silahlı kişinin, izleyicilerin üzerine kurşun yağdırma sahnesi değişecek. Vizyona giriş tarihi de Eylül’den Ocak 2013’e ertelenen ‘Gangster Squad’ için alternatif bir son üzerine çalışılıyor. ‘Gangster Squad’, 1949’da Los Angeles’ta yaşayan bir mafya babasının hikâyesini anlatıyor.


(Radikal)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder