29 Temmuz 2012 Pazar

GÖZE ÇARPANLAR...


NE VAR?

Rock-A, Foça’da Bu Yıl ‘Sistem Seninle Besleniyor’ Diyecek

Avşar Krizi ‘Portakal’ı Ekşitti

Şeriatçı Manyaklığın Azgınlığı & Emperyalizmin Kudurganlığı Doğurdu: DISTRICT UNKNOWN

Heykel Sempozyumunda Sanatın Evrenselliği Tartışıldı

Konserler Santralistanbul’dan Çekiliyor

Yerebatan Sarnıcı' nın Küçük Kopyası Bulundu

Sarı Yazmalılar Bir Kez Daha Kazandı!

Hatay'da Suppiluliuma Heykeli

Rock-A, Foça’da Bu Yıl ‘Sistem Seninle Besleniyor’ Diyecek

6 yıldır gönüllüler tarafından organize edilen dayanışmanın festivali Rock-A, 3-5 Ağustos 2012 tarihleri arasında 24 alternatif müzik grubu ve müzisyenin sahne performansı ve çeşitli atölye çalışmalarıyla bu sene de özgürlükçü ve eşit bir dünya hayalini paylaşan herkesi İzmir Foça’ya davet ediyor.

Gönüllülerin çabalarıyla bu yıl 6. kez düzenlenen Rock-A, ekolojik, özgürlükçü ve eşit bir dünya hayalini paylaşan herkesi çadırlarını ve uyku tulumlarını yanına alıp festivale katılmaya çağırıyor. 3 gün boyunca sürecek festivalin katılımcıları, bir yandan denizin ve müziğin tadını çıkarırken, bir yandan da alternatif atölye çalışmalarına katılabilecek. Girişin ve etkinliklerin tamamının ücretsiz olduğu ve Foça Acar Camping’de düzenlenecek festivalin bu yılki mutfağında geçen yıl olduğu gibi yine et içerikli ürünler yer almazken, yiyecekler tamamen vejetaryen Akdeniz mutfağından olacak.

Bu yıl “Sistem Seninle Besleniyor” sloganıyla tüketim ve enerji politikalarına gönderme yapan Rock-A, ‘doğayı talan eden, tüketim kültürünü besleyen enerjiye ihtiyaç olmadığı ve doğayla barışık bir şekilde yaşamak gerektiği’ vurgusunu ön plana çıkaracak.

SAHNE ALACAK GRUPLAR:

Adrenalin, Ambulans, Aysu & 4. Dünya, Badoboombox, Bandista, Bang, Deli Gömleği, Entu, Enzo Ikah, Eski Bando, Flört, Mavi Sakal (Karapaks), Meriva, Nayah Sound System, Necropolis, Rainbow Box, Red House, Salia Balia Band (Midilli-Yunanistan), Simurg, Sky Crawlers, Takatuka Band, Ters Açı, Yavuzcan Çetin & Durmayan Orkestra.

ATÖLYE ÇALIŞMALARI

Amazon Dövme - Söyleşi, Bornova Barış Gücü Spor Kulübü Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, Çağdaş Özürlüler Yaşam Derneği, Düş Yola, Falafel Yapım Atölyesi, Fotoğraf Atölyesi, Geri Dönüşüm Tasarımı, Goizm - İzmir Go Oyuncuları Derneği, Hayvan Özgürlüğü ve Vejetaryenizm Masası, İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği, İZÇEV - İzmir Çevre Doğal Hayatı ve Hayvanları Koruma Derneği, İzmir - Anarşist Tutsaklara Özgürlük İnisiyatifi, İzmir Müzisyenler Derneği, Karikatür Sergisi ( Baki Murat Top), Karşı Bisiklet - Söyleşi, “Kentin Oyuncuları” Makine Mühendisleri Odası Tiyatro Topluluğu - Oyun: Don Cristobita ile Dona Rosita’nın Acıklı Güldürüsü, Kule Sakinleri - Örnek Rol yapma oyunları (Roleplaying Games) ve FRP (Fantastic Roleplay) tanıtım oyunları, Likör Yapım Atölyesi, Mülksüzler Sanat Atölyesi, Oyun Atölyesi, Pandomim, Psikodrama Grup Çalışması, Ritim Atölyesi (Kendi ritim aletlerinizle katılabileceğiniz gibi alanda yapılabilecek ses çıkaran her türlü enstrüman da kullanılabilir) Rock-A Suare (Konserler bitince film izlemeye…), Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği, Sokakta İnisiyatifi, Stencil Atölyesi ve Enstalasyon Çalışması, Şarap Yapım Atölyesi, Taraftar Hakları Derneği Girişimi - Halil İbrahim Dinçdağ hakemliğinde futbol maçı, Tişört Boyama Atölyesi ( Boyamak ya da üstünde tasarım yapmak istediğiniz tişörtlerinizi yanınızda getirmeniz ne güzel olur…)

Voleybol Turnuvası, Yaratıcı Drama Yöntemi ile Tüketim Kültürünü Doğru Okumak

Yeryüzüne Özgürlük Derneği (Söyleşi: Türcülük ve Hayvan Hakları) - Yoga Atölyesi - Zeitgeist Topluluğu, 1 Milyon İzmirli Termik Santral İstemiyor.


(BirGün)



Avşar Krizi ‘Portakal’ı Ekşitti

Geçtiğimiz yıl Emir Kustarica’nın jüri üyesi seçilmesiyle polemik konusu olan Antalya Altın Portakal Film Festivali, bu yıl da Hülya Avşar ile gündemde. Avşar’ın başkanlık yapacak yeterli genel ve sanat kültürüne sahip olmadığını belirterek tepkisini gösteren Kırca, jüri üyeliğinden çekildiğini açıkladı. Yönetmen Kutluğ Ataman‘ın da Avşar’ın jüri başkanlığı nedeniyle jüriden çekildiği konuşuluyor.

Hülya Avşar’ın başkanlığındaki Altın Portakal jürisi dün açıklandı. Açıklamadan birkaç saat sonra yönetmen Kutluğ Ataman’ın jüriden çekildiği haberi geldi. Kutluğ Ataman’ın asistanı çekilme haberini doğrulayarak, aynı tarihlere (6-12 Ekim) denk gelen yeni filminin çekimleri nedeniyle böyle bir karar aldığını söyledi. Ancak kulislerde Ataman’ın, Hülya Avşar’ın jüri başkanlığı nedeniyle çekildiği konuşuluyor. Daha önce Avşar’la ‘İki Genç Kız’ filminde çalışan Ataman ise Twitter’dan yaptığı açıklamada festival jürisinden Hülya Avşar yüzünden ayrılmadığını yazdı. Ataman Twitter’dan “Hülya Avşar nedeniyle Antalya jürisinden çekildiğim haberi külliyen yalandır. Çekilme nedenim Hülya değil. O benim canım” diyerek iddiaları yalandı. 

KIRCA: AKLA GELEN SON İSİM OLMALIYDI

Ataman’dan sonra jüriden çekilen bir diğer isim Levent Kırca oldu. Milliyet Gazetesi’nin haberine göre Levent Kırca, Hülya Avşar’ın başkanlığına çok ağır bir tepki gösterdi. Kırca, “Hülya Avşar’ın sinema ve genel kültürünün yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bu konunda akla gelen son isim o olmalıydı. O yüzden jüriden çekiliyorum” diye konuştu. Jüri üyeliği teklifini bir yıl önce kabul ettiğini, Avşar’ın başkanlık yapacağını ise dün öğrendiğini söyleyen Kırca sözlerini şöyle sürdürdü: “Avşar, ‘benim adımı Ruhi Su koydu. Bizi izliyorsa ona el sallayalım’ diyor. Bunun üzerine ‘Hülya hanım Ruhi Su öleli çok oldu, kendisi değerli bir ozanımızdır’ diyorlar. O da ‘Her şeyi bilmek zorunda mıyım?’ diye konuşuyor. Madem her şeyi bilmek zorunda değilse, böyle bir festival de jüri başkanlığı yapmamalı. Ben Hülya’nın başkanlığını yeni duydum. Prensip olarak onun başkanlığını kabul etmiyorum. Bu başkan olabilecek kalitede olan arkadaşlarımız için de çok ciddi bir ayıptır. Yarışma sırasında da sorun çıksın, polemik yaşansın istemiyorum. O yüzden işin başından çekiliyorum. Tiyatroların kapatılmaya çalışıldığı, heykellerin yıkıldığı, sanatla ilgili böylesine hassas bir dönemden geçerken Avşar’ın başkanlık için seçilmesine inanamıyorum. Öyle bir jüride ben olmak istemem. Jüride kaliteyi yüksek tutmak lazım. Oradaki en zayıf üye ben olmalıyım.”

Altın Portakal Yönetiminden ‘Hülya Avşar’ Savunması

Altın Portakal Film Festivali Genel Koordinatörü Göksel Kumsal, Hülya Avşar’ın jüri başkanlığına seçilmesiyle ilgili eleştirileri yanıtladı. Jüri başkanını seçerken deneyim ve çok yönlülük kriterlerini öncelikli olarak göz önünde bulundurduklarını belirten Kumsal, Hülya Avşar’ın Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması jüri başkanlığına seçilme nedenlerini anlattı: "Hülya Avşar da bu anlamda hem deneyimli hem de çok yönlü bir sanatçımızdır. 30 yıllık sinemacıdır ve 50’den fazla filme imza atmıştır. İyi bir oyuncudur, Moskova gibi saygın bir festivalde ’en iyi kadın oyuncu’ ödülü ile taçlandırılmıştır. Çok yönlüdür. Oyuncu, müzisyen, tiyatro sanatçısı, köşe yazarı, kitap yazarı, dergi editörü, sunucu ve talk show ustasıdır. Bunların hepsini tek bünyede özümseyen çok yönlü sanatçımız Hülya Avşar ’ın Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde jüri başkanı olması bizim için onurdur."

Kumsal, Hülya Avşar ’ın, üstlendiği jüri başkanlığının ağırlığını ve sorumluluğunu titizlikle taşıyacağına emin olduklarını belirterek, "Festivalimizin sonunda, gerek yarışma sonuçlarındaki adalet gerekse jüri yönetimindeki ciddiyet tüm kamuoyu tarafından takdir edilecektir" diye konuştu. Avşar’ın jüri başkanlığıyla birlikte yaşanan polemikleri ’çok sesliliğin rengi’ olarak gördüklerini kaydeden Kumsal, Altın Portakal Film Festivali’nin jüri seçimleriyle magazinleştiği, magazinsel bir kimlik kazandığı iddialarına ise, " Altın Portakal 49 yıllık bir markadır. Hülya Avşar da 30 yıllık bir marka. Her iki marka da kendini fazlasıyla kanıtlamıştır. Yani bu markaların kaldıraca ihtiyacı yoktur" diye karşılık verdi. Kumsal, ne Altın Portakal Film Festivali’nin ne de Avşar’ın reklama gereksinimi olmadığını belirterek şöyle konuştu: " Hülya Avşar ’la festivalin magazinsel bir kimliğe kavuşacağı iddiası yüzeysel bakışlı bir önyargıdır. Hülya Avşar ’ın en ciddi yaptığı işlerden birisi sinemadır. Dolayısıyla Hülya Avşar , sinemayı ciddiyetle ele almasını da nerede magazin öznesi olacağını da bilir. Jüri Başkanı olarak, adaletli yönetiminden ve iş ciddiyetinden en küçük bir şüphemiz yoktur" diye konuştu.

LEVENT KIRCA’NIN YERİNE CEM ÖZER

Kumsal, Levent Kırca’nın yerine en kısa sürede bir ismin belirleneceğini söyleyerek, . Kırca’dan boşalan jüri üyeliğine en yakın adayın Jüri Başkanı Avşar’la birlikte ’Berlin in Berlin’ filminde oynayan, ’Laf Lafı Açıyor’ programıyla tanınan Cem Özer olduğu belirtildi.

JÜRİ KİMLERDEN OLUŞUYOR?

’Mizah, muhalefet, demokrasi’ ana temasıyla gerçekleştirilecek 49’uncu Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali ulusal jürisinde, ayrılan Levent Kırca’nın haricinde, yönetmen Kutluğ Ataman, senarist Levent Kazak, görüntü yönetmeni Uğur İçbak, akademisyen Prof. Dr. Gülseren Güçhan, oyuncular Selçuk Yöntem, Sümer Tilmaç ve şarkıcı Ayşegül Aldinç, oyuncu ve stand-up sanatçısı Pelinsu Pir, Sinema Yazarları Derneği Başkanı Tunca Arslan, yazar Mine Kırıkkanat ve karikatürist Erdil Yaşaroğlu görev yapacak.


(BirGün)



Şeriatçı Manyaklığın Azgınlığı & Emperyalizmin Kudurganlığı Doğurdu: DISTRICT UNKNOWN

Bir ülke düşünün. Bir yanda insanlıklarını unutmuş, yarı hayvan yarı böcek beyinli kudurgan şeriatçı manyakların sürekli terörü altında her gün bir cehennemi yaşıyor. Aynı ülke, şaka gibi ama bir zamanlar modern olan bu ülke: Afganistan... ...Ve bu ülkeyi "korumak" hem de komünizmden korumak için Afganistan'ın aydınlarını ortadan kaldıran ve bu ülkeyi insanlıklarını unutmuş, yarı hayvan yarı böcek beyinli kudurgan şeriatçı delileri silahlandırarak, yıllarca besleyerek bize bugünkü manyak Afganistan'ı hediye eden diğer bir başka ülke; "laik" emperyalist kudurganlık; ABD!

...Ve komünizm belası defedildiğinde bu defa kendi yarattıkları bu manyakları temizlemek için utanmadan yine aynı ülkeye saldıran alçakların alçağı Amerika Birleşik Devletlerinin devlet terörü altında inleyen zavallı bir tuhaf ülke...

(Ne kadar tanıdık değil mi?)

Kafa karıştırıcı mı geldi? O zaman haberimizi girelim:

Afganistan'ın İlk Heavy Metal grubu, DISTRICT UNKNOWN : Sürekli bir ölüm korkusu altında yaşıyoruz...

Afganistan'ın ilk heavy metal grubu olarak adlandırılan "Bilinmeyen Bölge", Mayıs'ta açılan Afganistan'ın ilk rock müzik okulu olan Sound Centre'da eğitim alan gruplardan birisi.

Heavy metalin hızlı temposu ve agresif sound'u, Afgan gençlere Amarikan işgalinden önce ve sonra tanık oldukları şiddete olan kızgınlarını açığa çıkartmaları için bir imkan sağlıyor.

Grubun gitaristi Qasem Foushanji, "Sürekli bir ölüm korkusu altında yaşadıklarını" söylüyor. Grup, bazı zamanlarda yobazlardan gelebilecek saldırılardan korunma amaçlı olarak maskelerle konser veriyor.


(Deli Kasap Haber Ajansı)



Heykel Sempozyumunda Sanatın Evrenselliği Tartışıldı

Başbakanın “ucube” dediği ‘İnsanlık Anıtı’ heykelinin yaratıcısı Mehmet Aksoy, 2. Uluslararası Ahşap Heykel Sempozyumu’nda “Özgür Sanat, Özgür İnsan” konulu bir söyleşi gerçekleştirdi. Aksoy yaptığı konuşmada; sanatın, farklı kültür ve yaşam biçimlerini bir araya getirmesi bakımından önemli olduğunu vurguladı.

Bu yıl “Hitit Güneşi Heykeli” eserinin sahibi Nusret Suman anısına gerçekleştirilen 2. Uluslararası Ahşap Heykel Sempozyumu’nun 18. gününde, ünlü Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un konuşmacı olarak katıldığı “Özgür Sanat, Özgür İnsan” adlı söyleşi yapıldı. Söyleşiye, CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, sempozyum boyunca heykel yapan heykeltıraşlar ve pek çok sanatsever katıldı. Açılış konuşmasını yapan Bülent Tanık, Ankara’nın Hitit Güneşi olan sembolünün Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek tarafından değiştirildiğini hatırlatarak, “Ankara’da sanata tükürmeyen, ciddi yerel yönetim reformuna ihtiyaç var” dedi. Sempozyumu “halkların kardeşliği tutkusu”nu bir araya getiren bir buluşma olarak değerlendiren Tanık, “Ankaralıların kendinden bir şeyler bulduğu bu heykellerin devamı gelecek. İnteraktif buluşmaları sürdüreceğiz” dedi.

HEYKELİN İÇERİ İNSANİ ÖZE SAHİPSE EVRENSELDİR

Farklı kültürlerin bir araya gelerek, benzer duygu ve düşüncelerin paylaşıldığı sanat etkinliklerinin insanlığa hizmet ettiği sürece anlamlı olduğunu dile getiren Mehmet Aksoy, “Hiçbir yaşam biçimi aynı değildir. İnsanlar farklı yörelerde farklı reaksiyonlar gösterirler. Eğer bunu insani değerler ile sanata yansıtabilirsek, işte o zaman evrenselliğe açılan kapıyı aralarız” dedi. Aksoy, Türkiye gibi farklı inanç ve kültürlerin bir arada olduğu bir coğrafyada ayrılıkçı politikaların halkları birlikten koparmak için kullanıldığını söyledi. Buna karşın sanatın birleştirici yönünü Türkiye’de kullanmanın acil ihtiyaç olduğunun altını çizen Aksoy, “Salt yenilik için yenilik yapmak bir şey ifade etmez. Önemli olan sanatın insanlık için, barış için, farklı inanç ve kültürlerin birlikteliği için özgürce kullanılmasıdır” dedi.

YIKILAN HALKIN İRADESİ

Aksoy, “İnsanlık Anıtı” heykelinin yıkılmasını halkın barış isteğinin susturulmak istenmesine benzetti. Anıtın savaş kışkırtıcılığının en yoğun olduğu bir bölgede olmasının barış sesinin yükseltilmesi açısından önemli olduğunu vurgulayan Aksoy, “Orada yıkılan anıt değil, halkın iradesi oldu, barış isteği oldu” dedi. 

İNSANLIK ANITI İLK DEĞİL

Mehmet Aksoy’un eserleri sanat hayatı boyunca birçok talihsiz olaya tanık oldu. İlk olarak 1975 yılında Antalya Film ve Sanat Festivali’nde “İşçi ve Çocuğu” adlı heykeli saldırıya uğradı. Heykel tekrar yapıldı. 12 Eylül döneminde halkın göremeyeceği bir yere götürülen heykel, halkın isteği ile şu anda Antalya Karaoğlan Parkı’nda durmaktadır.

İkinci olarak Ankara Altınpark’taki “Periler Ülkesinde” adlı eseri, “Böyle sanatın içine tüküreyim, ahlaksızlığın adını sanat koymuşlar” diyerek Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek tarafından kaldırılmıştır.

Son olarak Kars’ta Aksoy’un yaptığı “İnsanlık Anıtı”nın ucubeye benzetilerek Başbakanın talimatıyla yıktırılması da sanat ve siyaset tarihinde “kara bir leke” olarak yerinİ almıştır.


(Evrensel)



Konserler Santralistanbul’dan Çekiliyor

İSTANBUL Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Feist konserini, alkol yasağının yaşandığı, Santralİstanbul’dan Maçka Küçükçiftlik Park’a çekti.

25 Ağustosta gerçekleşecek Feist ve “Garanti Caz Yeşili” etkinlikleri kapsamında 14 Eylülde Stevie Wonder konserlerinin Maçka Küçükçiftlik Park’ta yapılacağı açıklandı. İki konser için de önceden bilet alan seyircilerin, aynı biletlerle yeni konser mekanına girebilecekleri belirtildi.

Bu gelişme 14-15 Temmuzda Bilgi Üniversitesi Santral kampüsünde düzenlenen ‘One Love Festival’inde yaşanan alkol yasağını akıllara getirdi. Başbakan Erdoğan’ın perşembe günü katıldığı bir televizyon programında üniversitelerde içki tüketimine yönelik sözleri medya ve gençlerin hâlâ gündemindeyken gelen bu yer değişikliğinin yeni tartışmaları beraberinde getirmesi bekleniyor. 

Erdoğan katıldığı televizyon programında, Bilgi Üniversitesi yöneticilerini bizzat arayıp, One Love’a alkol yasağını kendisinin getirdiğini söylemişti.

FEIST VE WONDER ILK KEZ İSTANBUL’DALAR

One Love festivalinin ardından İstanbul’da devam eden festival ve konserlerin yer ve sponsorlarına takılan gözler, bu kez de İKSV’nin 40. yıl etkinliklerindeki yer değişikliklerine dikkat ediyor. Stevie Wonder ile indie folk müziğin sevilen isimlerinden Feist’in konserleri , Santralistanbul’dan Maçka Küçükçiftlik Park’a çekildi.

İlk defa Türkiye’de konser verecek olan Feist Yumuşak sesi, güçlü gitarı ve şarkı yazarlığı ile Türkiye’de sevilen bir sanatçı. Geçtiğimiz yıl yayınlanan dördüncü albümü Metals ile dinleyicileriyle buluşan Feist, 25 Ağustos Cumartesi akşamı saat 21.30’da Küçükçiftlik Park da ilk defa İstanbul’da sahne alacak.
Amerikalı Besteci, Şarkıcı, Virtüöz Stevie Wonder, kariyeri boyunca Music of My Mind, Talking Book, Fulfillingness’ First Finale, Innervisions ve Songs in the Key of Life gibi klasikleşmiş albümlere imza atan Wonder, “For Once in My Life”, “Superstition”, “Sir Duke”, “Happy Birthday”, gibi şarkıların bestecisi. Piyano ve klavyenin yanı sıra armonika, davul ve perküsyon gibi enstrümanları da çalabilen Stevie Wonder, The Woman in Red filminde kullanılan “I Just Called To Say I Love You” şarkısıyla kazandığı Golden Globe ve Oscar ödüllerinin yanı sıra kariyeri boyunca ürettikleriyle “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” de dahil olmak üzere 25 Grammy’nin de sahibi..Wonder. 14 Eylül Cuma akşamı saat 21.00’de Maçka’daki Küçükçiftlik Park’ta İstanbul’daki ilk konserini verecek. 


(Evrensel)



Yerebatan Sarnıcı' nın Küçük Kopyası Bulundu

Aydın’ın Kuşadası İlçesi’ndeki Kadı Kalesi’ndeki kazı çalışmalarında İstanbul’un Sultanahmet Semti’ndeki Yerebatan Sarnıcı’nın küçük bir kopyası bulundu. Sarnıcın tamamen ortaya çıkartılaması için çalışmaların sürdüğü bildirildi. 

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kuşadası Belediyesi ve Ege Üniversitesi İşbirliği’yle, Kadı Kalesi’nde, 11 yıl önce başlayan kazı çalışmalarında arkeologların ezberini bozacak kalıntılara ulaşıldı. Kazılara başkanlık eden Ege Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı ve Bizans Sanatı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Mercangöz, Kale kazısı diye başladıkları çalışmaların buluntularla farklı bir yola girdiğini söyledi. 

MEZAR BEKLERKEN SARNIÇ BULDULAR

Kazı Başkanı Prof. Dr. Mercangöz, manastır kazıları sürerken çok sayıda çömlek, kuyumculuk kalıpları, cam-seramik üretim malzemeleri bulduklarını belirterek, "Manastır’ın altında bulduğumuz anıtsal yapı ise en büyük keşfimiz. 2011 yılındaki kazı çalışmalarımızda kilisede büyük bir altyapı bulduk. 

Kiliselerde yaygın olarak kutsal mezarların bulunduğu kripta görürüz. Efes’teki Yuannis Bazilikası ve Saint Jean Kiliseleri’nin altında Yahya’nın mezarı vardır. Ama buradaki kilisenin altındaki bulduğumuz böyle büyük anıtsal yapısı yok. Belki burası da böyle bir mezara evsahipliği yapıyor. Fakat henüz mezarı bulamadık. 

Burada küçük bir mezar alt yapısının dışında büyük bir anıtsal alt yapı var. Olasılıkla 5 ya da 6. yüzyılda bu alt yapının üzerine bir sütunlu bazilika inşa edilmiş. Ancak daha sonra Bizans’ın son yıllarında bu bazilika biraz plan değişikliğine uğramış sütunları duvar içine saklanmış. Yapının biraz daha batıya mekanlar eklenmiş. 

Güneybatı köşeye sarnıç ve şapel yapılmış, boyutlar büyümüş. Farklı mimari farklı plan ortaya koymuşlar. Belki de önceki yıllarda höyük üzerine kurulan bu yapı depremde yıkıldı. Orta Bizans’ta bu yapı güçlendirilerek yeniden kullanma gereği duyulmuş. Bu yıllarda kilisenin de anlamı değişiyor. 

Burası piskoposluk merkeziyken 13. yüzyılda başpiskoposluğa yükseliyor. Dolayısıyla anıtsal yapıyı daha görkemli kılıyorlar ki biz bunu mimari yapısıyla daha iyi algılayabiliyoruz. Buradaki yapı henüz tam açılmamasına karşın Yerebatan Sarnıcı’nın küçük bir kopyası" dedi. 

ÖNEMLİ BİR ÜRETİM MERKEZİ

Batı Anadolu arkeolojisine yeni ve önemli veriler kazandıran Kadı Kalesi kazılarında bir ilkin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Mercangöz, "Genellikle kilise kalıntılarında rahiplerin, din adamlarının mezarlarına rastlanır. Oysa buradaki kazıda kadın ve çocuk mezarları da bulduk. Kilise yapısının üst bölümlerinde sıradan vatandaşların bulunduğu mezarlar açtık. Mekanlar açığa kavuştukça burasının özellikle bir mezar yapısına dönüştüğünü bulduk. Altın sırma işlemeli piskoposluk atkıları ile pek çok değerli kalıntı bulduk. 13’ncü yüzyılın sonunda yaşanan depremde bu alan kullanılmaz hale gelen kale yıkıntıları kaldırmadan üzerine tekrar bir seramik, cam üretimi ayrıca kuyum üretiminin yapıldığına dair kuyum kalıplarına ulaştık. İkona üretimini sıradan insanlar yapmaz. İkona manastırlarda üretilir. Burada önemli ikona örnekleri de bulduk" dedi. 

DNA ve GEN HARİTALARI ÇIKARILACAK

Kale ve içindeki kilisede buldukları insan kemiklerini DNA testine göndererek bir gen haritası çıkarmaya çalışacaklarını da anlatan Mercangöz, şunları söyledi:

"Kadıkalesi kazı çalışmalarımızda normalde açtığımız her mezardaki kemikler antropolojik olarak değerlendirilip ölünün kimliğiyle ilgili araştırma yapılıyor. Geçen yıldan burada yaptığımız kazılardan çıkan 5 ölüden alınan DNA, Türkiye de diğer antik kentlerde ve ören yerlerinden toplananlarla karşılaştırılmak üzere gönderildi. İstanbul’dan gelen bir hekim arkadaşımız aramızda. Kendisi bir cerrah ve kendi ekibiyle gen araştırması yapıyor. Kazılarımızda çıkan mezarlarda araştırmalar yaparak çalışmalarımıza bir özgünlük kazandırıyor" dedi. 

Kadı Kalesi kazıları, 50 işçi, 10 uzman ile yürütülüyor.


(Cumhuriyet)



Sarı Yazmalılar Bir Kez Daha Kazandı!

Loç vadisinde süren HES projesine karşı yürütülen mücadelede bir kez daha projenin durdurulması kararı çıktı.

Kastamonu'nun Cide ilçesindeki Loç vadisinde Or-Ya Enerji A.Ş tarafından yapılması planlanan CİDE HES projesi, Kastamonu idare mahkemesince bir kez daha durduruldu. Loç Vadisi Koruma Platformu, vadilerini korumak için hukuk mücadelesine devam edeceklerini açıkladı.

Bilirkişiler trafik kazasında ölmüştü
Aralık 2009'da 233 kişinin vekaleti ile avukat Yakup Okumuşoğlu tarafından açılan yürütmeyi durdurma ve iptal davasının ardından mahkemece atanan bilirkişileri Bolu'da geçirdikleri trafik kazası sonucu yaşamlarını yitirmeleri üzerine mahkemenin yeniden bilirkişi atama süreci uzamış ve bu süre içinde HES şirketinin vadide sürdürdüğü tahribat yöre köylülerinin tepkisine neden olmuştu.

Hukuksuzluğa 6 ay göz yumuldu
Kararın ardından bir açıklama yapan Loç Vadisi Koruma Platformu, köylülerin mevzi imar planı olmadığı gerekçesiyle bir çok kez şikâyet ettiği projeye altı ay müdahale edilmediği belirtilerek, yapılan hukuksuzluğun anlaşılması üzerine 31 Aralık 2011 tarihinde şantiyenin mühürlendiği ifade edildi.


Loç'da İki Yıldır Süren Hukuk Savaşı

3 Ocak 2011 tarihince Cide Regülâtörü ve HES Projesine yürütmeyi durdurma kararı veren mahkemenin, 11 Temmuz 2011 de ÇED raporunu da iptal ettiğinin altı çizilen açıklamada, "bütün bunlara rağmen Or-Ya Enerjipes etmemiş dosyayı Danıştay’a götürerek 1 Haziran 2012 de Danıştay iptal kararını bozmuş Or-Ya Enerji yeniden vadimize girebilmek için fırsat yakaladığını sanmıştı. Danıştay ÇED raporunu onlarca uzmanın hazırladığını, üç kişi ile bu raporudenetlemenin adilane ve tarafları tatmin edici olmayacağı değerlendirmesi ile daha fazla uzman ile yeniden bilirkişi ve keşif yapılmasına karar vermiş ve bu yönden kararı bozmuştu. Bozma kararı üzerine şirketin alanda yeniden çalışabilmesinin önü açılmıştı. Bunun üzerine Avukat Yakup Ş. Okumuşoğlu yeniden dava konusu işlemin yürütülmesinin durdurulmasına dair talepte bulundu" denildi.

Şimdilik Loç'a Giriş Engellendi

Dava konusu olan HES projesinin faaliyet alanının Küre Milli Parkı'nın etki alanında olması nedeniyle inşaat çalışmalarınınbölgedeki ekolojik dengeyi etkileyecek büyüklükte olması nedeniyle Danıştay tarafından yürütmenin durdurulduğu vurgulanan açıklamada, "böylece hemlisans iptaline davada verilen Yürütmeyi Durdurma, hem ÇED olumlu kararınıniptali davasında ikinci kez verilen Yürütmeyi Durdurma kararı nedeni ile şirketin Loç'a girmesi bu aşamada önlenmiş oldu. Loç Vadisi halkı, yaşamalanlarını, suyunu, kültürünü sonuna kadar korumaya yemin etmiştir. Verdiğimiz hukuki mücadele sonuna kadar devam edecektir" görüşüne yer verildi.


(soL)



Hatay'da Suppiluliuma Heykeli

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Hatay'ın Reyhanlı İlçesi'ne bağlı Demirköprü Köyü yakınlarında bulunan Tell Tayinat Höyüğü'nde ortaya çıkarılan ve Hitit Dönemi'ne ait olduğu sanılan kral heykelinin tanıtırken, "Böyle bir eserin dünyada benzeri yok. Hiç bu kadar gösterişli kral heykeli görmedim" dedi. 

İncelemelerde bulunmak üzere kente gelen Bakan Ertuğrul Günay, Hatay Arkeoloji Müzesi'nde Toronto Üniversitesi'nden Prof. Dr. Timothy Harrison başkanlığında yapılan kazı çalışmasında ortaya çıkarılan eserin tanıtımı için düzenlenen törene katıldı. Prof. Dr. Harrison başkanlığındaki ekibin 2004 yılından bu yana Hatay'ın Reyhanlı İlçesi'ndeki Tell Tayinat Höyüğü'nde kazılar yaptığını belirten Günay, bölgede çalışan ekibe buldukları eser nedeniyle ülke, dünya ve arkeoloji bilimi, tarihi adına teşekkür etti. Ekibin, haziran ayının sonunda çok önemli ve Anadolulu figürler bulduklarını belirten Günay, "1.5 metre yüksekliğinde, yaklaşık 1.5 ton ağırlığında 2 buluntu ortaya çıkarıldı. Bir tanesinin bilimsel bilgilere göre, bir kral heykelinin üst kısmı olduğu anlaşılıyor. Sakallı, bukleli saçlı, kollarında özel bir takım bileklikler var. Bir elinde mızrak, bir elinde başak tutarak hem savaşmayı hem üretmeyi kendi halkı için şiar edindiği anlaşılıyor. Heykelin arka kısmında yazı var. Hemen yanında da bir kanatlı boğa ve aslan heykeli var. Bunlar milattan bin yıl önceye kadar tarihleniyor. Yani günümüzden 3 bin yıl önceye kadar gidiyor. Bu bölgede Geç Hitit dönemlerinin önemli anıtsal eserleri olduğu bu buluntulardan da anlaşılıyor. Zaten önceki yıllarda da benzer bazı buluntular ortaya çıkarılmıştı" diye konuştu.

'DÜNYADA BENZERİ OLDUĞUNU SANMIYORUM'

Bölgeden, gelecek kazı döneminde de buna benzer güzel eserlerin ortaya çıkarılacağına inandığını kaydeden Bakan Günay, şunları kaydetti:

"Bu eser oldukça Anadolulu bir buluntu. Roma, Yunan eseri, devamı değil. Ya da Batı Anadolu'da gördüğümüz eserlerden oldukça farklı. Bölgeyi çağrıştıran bölgeyi simgeleyen motifler bulunan Anadolulu önemli bir heykel. Bazalt taşından yapılmış. Gözleri de takma, ayrıca özel taştan yapılmış siyah beyaz. O kralın da gözleri etkileyici ki özel olarak vurgulanmaya çalışılmış. Heykelin alt yarısı ne yazık ki şu anda bulunamadı. Tahrip olmuş bir ölçüde. Ancak, üst yarısı bileklerden yukarısı sapasağlam vaziyette. Ben böyle bir heykeli ilk olarak görüyorum. Bunun eşi benzeri ne ülkemizde ne de dünyada olduğunu sanmıyorum. Yurt içinde ve yurt dışında kendi kendini ifade eden bu kadar gösterişli bir kral heykel görmedim."
Bakan Ertuğrul Günay, Hatay Arkeoloji Müzesi'nde bulunan eserin, kazı ve müze ekibi tarafından rehabilite edileceğini, yakın bir gelecekte de eserin teşhire çıkacağını kaydetti. Günay, tarih, kültür, arkeoloji ve turizmin toplumları tanıştıran kaynaştıran etkinlikler olduğunu, Tell Tayinat Höyüğü'ndeki 47 kişilik kazı ekibinin, Birleşmiş Milletler gibi olduğunu, Kanada'dan Türkiye'ye kadar pek çok ülkeden uzmanların yer aldığını ifade etti.


(Demokrat Haber)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder