25 Haziran 2012 Pazartesi

ÜNLÜ FOTOĞRAF SANATÇISI ERDAL KINACI: KURALLAR YIKILMAK İÇİN VARDIR

Malatya Fotoğraf Sanatçıları Dayanışma Derneği'nin (MAFSAD) üyelerine verdiği eğitim programlarına katılmak için Malatya’ya gelen dünyaca ünlü ve birçok uluslararası ödülü bulunan doktor- fotoğrafçı Erdal Kınacı ile sanat ve fotoğrafçılık üzerine konuştuk. Fotoğraflarında anlam ve hikâyeye önem veren Kınacı, sanat için eğitimin çok önemli olduğunu ifade ediyor. Bir kişinin değişmesinin bile çok önemli bir kazanım olduğunu söyleyen Kınacı, “Kurallar yıkılmak içindir” diyor.

Kendinizi tanıtabilir misiniz? Erdal Kınacı kimdir?

1966'da Malatya’da doğdum. Tıp doktoruyum. Malatya’da Turan Emeksiz Lisesi’nde, bugünkü adıyla Malatya Lisesi’nde okudum. Türkiye ikincisi olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni kazandım. Turan Emeksiz Lisesi’nde okurken resimle uğraşıyordum. O dönemin yöneticileri resim yapmam için bana bir oda ayırdı, orada resim yapıyordum. O dönemde Hükümet Binası’na Kurtuluş Savaşı resmini yaptım. O şekilde resme olan ilgim artarak devam etti. Hatta o dönemde iki resim sergisi açtım. Birini şimdi kütüphane olarak kullanılan binada açtık. Tıp fakültesine gidince resim yapmak yerine fotoğraf çekmeyi tercih ettim. 1982’den beri de İstanbul Fotoğraf Sanatı Federasyonu üyesiyim. Fotoğrafla ilk orada tanıştım. O günden bugüne 30 yıldır fotoğraf çekiyorum. Çeşitli ödüller aldım, onlarca sergi açtım. Son dönemde de eğitim kurumlarında fotoğraf üzerine dersler veriyorum. Türkiye’yi uluslararası arenada birçok kez temsil ettim. 2006-2007 yılında birinci oldum. National Geographic dergisi için fotoğraf çeken ilk Türkiyeli fotoğraf sanatçısıyım. Uluslararası Fotoğraf Federasyonu’nun düzenlediği yarışmada bronz madalya alarak ilk 10 arasına giren ilk Türkiyeli sanatçı oldum.

Fotoğrafta neyi arıyorsunuz?

Anlam ve içerik. Belki fotoğrafçı arkadaşlarım bana kızacak ama otu-böceği, manzara fotoğrafları çekmekten çok, anlamı ve hikâyesi olan fotoğrafları çekmenin peşindeyim. Fotoğrafta anlam ve içerik olmalı. Çektiğim fotoğraf sadece bana değil, izleyenlere de bir şeyler vermeli. Fotoğraflarımı gördüklerinde insanların içinde bir şeyler kıpırdatabilmeli. Daha çok insan ve mekân fotoğrafları çekiyorum.

Nü çalışmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çalışmalarım arasında nü çalışmalar da var. Ancak klasik nü çalışmaları değil. Fotoğrafın yanılgısı vardır. Hep güzel olan çekilir. Yani 38 beden mankeni ona uygun ışıkta çekmek nü fotoğraf değildir. Nü fotoğraf güzel-çirkin ayırt etmeksizin çekmektir. İnsan vücudu zaten inanılmaz bir metabolizmadır. Bunun ayrıntılarını yine bir hikâye eşliğinde çekmek gerekli. Ancak asıl fotoğraflarım bunlardan ibaret değil.

Hikâye eşliği derken neyi kastediyorsunuz?

Nü fotoğraf zaten kurgusal bir fotoğraftır. Stüdyo ve benzeri mekânlarda çekmektir. Ancak benim asıl branşım insanları fotoğraflamak. Daha önce çalıştığım dergilerde konu olarak insan vardı. İnsan derken etnik kökenden tutun da mekân farkına kadar her şeyi fotoğraflamaya çalışıyorum. İnsanı bir bütün olarak düşünmek gerekli. Uzakdoğu ve Çin hariç dünyanın gitmediğim yerleri kalmadı. Oralarda değişik kültürden değişik etnikten insanları fotoğrafladım.

Gittiniz yerlerde fotoğraf çekip çıkıyor musunuz?

Hayır, çekip gitmiyorum. Çekeceğim fotoğrafı hikâyelendiriyorum. Bunun en güzel örneğini de dünyada hiç çekilmeyen, illegal olan genelevlerini çalışarak gösterdik. Belki bir ekip işiydi ama fotoğrafları ben çektim.

Genelev fotoğrafları için tepki aldınız mı?

Tepki aldım. O fotoğrafların hepsi izinli olmasına rağmen savcılık bizim çektiğimiz fotoğrafları suç duyurusu olarak kabul ederek o mekânları kapattı. Mekânları kapatılanlardan tepki aldık. Ayrıca 52 gün cezaevinde kaldım. O çalışmamız iyi ses getirdi. Türkiye’de ilk çalışmaydı. Ama kabukları kırmak gerekli. Aykırı olmak gerekli. O zaman iyi çalışmalar çıkabilir. Kurallar yıkılmak içindir. Bu her çağda öyle olmuştur. Başkaldırı olmadan bir şeyler üretilemez.

Yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

Aktif olarak tıp doktoru olarak çalışmama rağmen, boş bulduğum zaman üzerinde çalıştığım çalışmalar mevcut. Sonuç olarak yayınlanmış kitaplarım ve albümlerim var. Şu anda üzerinde çalıştığım üç projem var. Onları tamamlamaya çalışıyorum. Ama projelerimi şimdi açıklamak istemiyorum. Uzun dönem planlarım arasında ise emekli olduktan sonra bir eğitim kurumunda eğitici olarak çalışmak var.

Bir fotoğrafta olmazsa olmaz dediğiniz ne var?

Benim için bir fotoğrafta en önemlisi anlamdır. Işık, armoni evet bunlar da önemlidir ama en önemlisi ve benim için vazgeçilmez olan anlamdır. Kompozisyon, yalınlık, 1/3 kuralı, çizgiler, denge, kadraj ve bindirme iyi bir fotoğrafın çıkması için önemlidir. Yalınlık çok önemli. Az şeyle çok şey anlatılabilmelidir. Benim en sevdiğim söz, “Basit güzeldir, ama yapması çok zordur.” Fotoğrafta “s”ler çok önemli. “S” bulduğunuz anda çekin iyi bir şeyler çıkar. Fotoğraf bir dildir. Açıklık, sade ve kapalı olmalı. Mesajı karşıdaki kişi anlamalı.

Fotoğraflarınızı nasıl finanse ediyorsunuz?

Ben doktorluk yapıyorum. Fotoğrafçılığa ne faydası ne de zararı var. Geçim kaynağım doktorluk. Fotoğrafçılık pahalı bir meslek. Dünyayı geziyorsunuz, bazı masraflarınız oluyor sonuçta. Doktorluktan kazandığım parayı fotoğrafa harcıyorum.

Türkiye'de fotoğrafçılığın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Fotoğrafçılık iyi yerlere gelecek. Fotoğraf ile resim arasındaki fark kalkacaktır. Gelişen teknoloji ile gelecekte fotoğrafın denge vasfı ortadan kalkıyor. Fotoğraf o kadar başkalaşmaya başladı ki artık fotoğrafın bir önemi kalmıyor. Fotoğraf, belge olmaktan çıktı. Yakın zamanda belge vasfını kaybedecek ve resme yakınlaşacak. Fotoğraf icat edildiği zaman resimciler feryat etti. Ancak yakın zamanda resim geç kalmış olan intikamını fotoğraftan alacak ve fotoğraf resme dönüşecek. Doğrudan haber için çekilen fotoğraf sanat değildir. Onun amacı bellidir. O belgedir, sanat değildir. Fotoğrafçı kendisinden bir şeyler kattığı zaman sanat yapmış olur.

Fotoğrafçı nasıl olmalı ve fotoğraf çekmek isteyenlere ne tavsiyelerde bulunursunuz?

Öncelikle sabırlı olsunlar. Fotoğraf sabır işidir. Vazgeçmesinler. Çok yanlış bir düşünce var. Pahalı makine fotoğrafı çeker diye. Fotoğraf beyinle çekilir. Makine sadece bir aracı. En ucuz makineyle başlasınlar daha sonra lens ve objektiflerle makineyi desteklesinler. Ekipmanlarını iyi tanısınlar ve makinelerine hâkim olsunlar. Bir de günbatımı ve gündoğumunda fotoğraf çekmek her zaman için avantajlıdır. Kış aylarında iyi fotoğrafı yakalamak çok daha kolay. Fotoğrafçıyı bir kurt gibi düşünün. Kurtlar nasıl avını ararsa fotoğrafçılar da iyi fotoğrafı aramalı. İyi bir kare bulduğunuz anda deklanşöre basın. Bazen bazı fotoğraflar o anlıktır. Zaman kaybetmemeniz gerebilir. Siyah-beyaz fotoğraf çekmek bence çok büyük bir hata. Bilgisayarla çektiğiniz fotoyu renksizleştirebilirsiniz ama yeniden renklendiremezsiniz.

Sanatçı dikte ettirilen değerlere karşı çıkmakla mükelleftir

Sanat nereye gidiyor?

Yurtdışında gördüğüm fotoğraflarla bizim aykırı fotoğraflar olarak gördüğümüz fotoğrafları yan yana koyduğumuz zaman bizim en aykırı diyeceğimiz çalışmalar onlar için en masum çalışmalardır. Dünyaya baktığımız zaman çok geride olduğumuzu görüyoruz. Türkiye’de -fotoğraf ve sinema için söylüyorum- çok bilinçli nesillerin yetiştiğini söyleyebilirim bunlar çok şeyi değiştirecektir. Bir kişi bile değişse bu yeterli.

Heykellerin yıkılmasını ve sanata değer verilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Heykellerin yıkılması en büyük ayıbımızdır. Sanatçı kendi yorumunu işine katarak özgün bir şey üreten kişidir. Bir mimarın izni olmadan projesini yaptığı eve bir çivi bile çakamazken bir sanatçını yaptığı eseri yıkıyorsunuz. Bunu aklım almıyor.

Heykel yıkma zihniyetini nasıl değiştirebiliriz? Sanat nasıl değer kazanabilir?

Bu zihniyetin değişmesi her şeyden önce eğitimle olabilir. Yani derler ya "her şeyin başı eğitim" diye. Bizim için de aynı şey geçerli. Eğitimli, bilinçli gençlerin yetişmesiyle bunlar önlenebilir. Çağının zorlamaları ile kendisine dikte ettiği etik ve ahlak değerlerine gerekirse karşı durarak sanatı geliştirebiliriz. Yani her çağda kendine özgü bir yaptırım gücü vardır. Geçmişte krallar ve kiliseler vardı, şimdi onun yerine sözde demokrasilerle yöneten bir kesim var. Bunun adına siz meclis mi dersiniz ne diyorsanız deyin ama sonuçta yöneten ve yönetilen insanlar vardır. Bu yönetilen insanların ortaya koydukları değerler çağın değerleridir. Sanatçı ortaya konulan, dikte ettirilen değerlere karşı çıkmakla mükelleftir.

Bu değişim için bireysel çabalar yeterli mi?

Bireysel çabalar da yeterlidir. Bir insanı değiştirmek, dünyayı değiştirmektir. Bu geç olur ama illa ki olur, geleceğimiz her zaman parlaktır. Şu anda sanat adına kötü şeyler yaşanıyor. Ama bunun böyle devam etmesi beklenemez.

Egemenlik kimseye kalmadı

Malatya’da yaşamayı neden düşünmediniz?

- Malatya şehir olarak güzelleşiyor ama öz olarak zayıflıyor. Okul yıllarımda sokaklarda kadınlar daha rahat gezebiliyordu. Annemin o yıllarda çekilmiş çok fotoğrafı var mini eteklerle falan. Ama şimdi bakıyorum. O kıyafetlerle gezmek çok cesaret ister gibi görünüyor. Malatya’da gözlemlediğim kadarıyla tutuculuk artıyor. İlginç bir şey; üniversite şehrin değişimine neden olamıyor. 1990’dan beri Anamur’da yaşıyorum. Anamur’un tabiatını, doğasını seviyorum. Herkesi tanıyorum diyebilirim. Doğallık hoşuma gidiyor.

Malatya’da nasıl gelişim sağlanabilir?

Her şeye rağmen burada olmaktan mutluyum. Malatya’nın çok iyi bir yerde olmasını, bir üniversitesi yerine birçok üniversitesi olan sokaklarında müziğin, sanatın eksik olmadığı bir şehir olmasını istiyorum. Halkı zeki ve çok çalışkandır. Ben gittiğim her yerde mutlaka bir Malatyalıyla tanıştım. Bu değerlere sahip çıkarak şehri daha iyi bir noktaya getirmeliyiz. Yöneticiler vicdanların sesini dinlesinler. Egemenlik kimseye kalmadı. Kanuni Sultan Süleyman’a kalmadı. Bunu bilsinler, gelecek için çocuklarını düşünerek hareket etsinler ve iyi işler yapmak için uğraşsınlar.


* Röportaj Fadime Akıncı tarafından yapılmıştır ve BirGün gazetesinde yayınlanmıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder