18 Eylül 2012 Salı

SİNEMAMIZIN İLK YILDIZLARI: TAÇSIZ KRAL AYHAN IŞIK - MESUT KARA

“Yıldız’ın açtığı müsabakada erkeklerden birinciliği kazanan Ayhan Işıyan, İpekçilerin çevireceği ‘Yavuz Sultan Selim’ filmi ile henüz ismi açıklanmayan diğer bir filmde başrolleri oynamak üzere parlak bir kontrat imza etmiştir.”

29 Eylül 1951’e ait haftalık sinema dergisi Yıldız’da yer alır bu satırlar. Sonraki yıllarda Yeşilçam’a kral olarak damgasını vuran Ayhan Işık’tır sözü edilen Ayhan Işıyan. O yıl, Yıldız dergisinin açtığı yarışmada Belgin Doruk’la birlikte birinci seçilmiştir.

50′li yıllardan itibaren sinema, en popüler ve kitlesel iletişim aracı olmaya başlar. Bu yıllar ticari sinemanın da gelişim yıllarıdır. Böylece sinema kitleleri peşinden sürükleyebilecek ikonlara, yıldızlara daha fazla ihtiyaç duyar. Bunu sağlamanın yollarından biri olarak da dergilerin açacağı yıldız yarışmaları gündeme gelir.

Ayhan Işık’ın, Ayhan Işıyan olarak öyküsü 1929 yılının Mayıs ayında, İzmir’de başlar. Yoksul bir çocukluk yaşar. Babasını kaybettiğinde altı yaşındadır. Aile İstanbul’a göçer. Küçük yaşlarda bir kunduracının yanında çırak olarak çalışır. Ortaokul yıllarında Paşabahçe Cam Fabrikası’na girer, işçi olarak. Darphanede lastik mühür yapmaya başlar. O günlerde Güzel Sanatlar Akademisi’nin resim bölümüne de kayıt yaptırır. Akademide okurken de sürdürür çalışmayı. Artık ‘Ressam Ayhan Işıyan’dır ve Bab-ı Ali’de çeşitli dergilerde ressam olarak çalışıyordur. Türkiye yayınevinde çalışırken, Atlas Film’in sahibi Murat Köseoğlu, Ayhan Işıyan’a artist olmasını teklif eder. Yine o günlerde tanıdığı Yıldız dergisinin yazı işleri müdürü Sezai Solelli’nin teşvikiyle, derginin açtığı yarışmaya katılır ve birinci seçilir. İlk filmi ‘Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan’da Gülistan Güzey, Orhon M. Arıburnu ve Ayla Karaca ile oynar. Hayatı da soyadı da değişmiştir, artık Ayhan Işık’tır.

Sezai Solelli, Osman Seden’e Ayhan Işık’tan söz etmiştir. 1952 yılının Mart ayında ‘siyah saçlı, uzun boylu bu yakışıklı gençle birlikte’ Osman Seden’in yazıhanesine giderler. Seden o günlerde, gerçek bir olaydan esinlenerek yazdığı senaryosu ‘Kanun Namına’yı filme çekme hazırlığındadır. Filmi Lütfi Akad yönetecektir. Solelli, Ayhan Işık’ın oynamasında ısrarcı olur. Üstelik ‘bir artist namzedi için hayli para’ olan 1.800 lira istemiş ve kabul ettirmiştir. Böylece Işık henüz ‘krallığını’ ilan etmeden kurallarını koymaya başlamıştır.

‘Kanun Namına’ (1952) filmi, Ayhan Işık’ı zirveye taşır. İkinci filminde yıldız olmuştur. Aynı kadroyla, “İngiliz Kemal Lawrence’e Karşı” (1952) filmini çekerler. Arka arkaya filmlerde oynuyordur artık. Kendi kurallarıyla gelmiştir sinemaya. Yeşilçam’ın Sezer Sezin örneği dışında alışık olmadığı, yeni kurallardır bunlar. Ayhan Işık, efendiliğiyle, dürüstlüğüyle, işine olan saygısıyla, çalışma disipliniyle Yeşilçam’ın 50′li, 60′lı yıllarına damgasını vurur.

Ayhan Işık, 1958’de Amerika’ya gider ve şansını Hollywood’da da denemek ister. Kısa sürede MGM, Paramount ve Fox gibi büyük film şirketleriyle ilişki kurar. Dokuz ay kaldığı Amerika’dan döndüğünde, Yeşilçam bıraktığı gibi değildir artık. Ortam değişmiş, Göksel Arsoy, Orhan Günşiray gibi yeni yıldızlar çıkmıştır. Yapımcılar onların peşindedir. Zirvedeyken ara verdiği Yeşilçam’da, tahtına başkaları oturmak üzeredir. Şaşkındır, ani kararlar alır. İlk iş olarak, diğer yıldızların iki katı olan ücretini düşürür. Filmler peş peşe gelmeye başlar. Mücadeleyi yine kazanmıştır. Amerika’da büyük yıldızlara ‘king’ dendiğini görmüştür. Yeşilçam’ın yıldızı Ayhan Işık, krallığını da ilan eder. Üstelik bu kez ‘komedi, dram, avantür demeden ne olursa olsun oynamaya’ karar vermiştir. Salon filmlerinde de, komedilerde de oynayacağını kanıtlayıp, seyircinin de beğenisini kazanınca ücreti yeniden artar. Kralın koyduğu kurallar yine geçerlidir. Asla ikinci rolde oynamaz. ‘Otobüs Yolcuları’ (1961), ‘Ü6ç Tekerlekli Bisiklet’ (1962), ‘Acı Hayat’ (1962), ‘Hızlı Yaşayanlar’ (1964) gibi önemli filmlerde de oynamıştır o yıllarda.

1961’de Nejat Saydam’ın çektiği ve Belgin Doruk’la iyi bir ikili oluşturduğu ‘Küçük Hanımefendi’ filmi, seyirci tarafından çok beğenilip ticari başarı da kazanınca devamı gelir.
Yeşilçam krizdedir ve Kral’ın yer alamayacağı filmler dönemi başlamıştır. Ayhan Işık, kendisine gelen sahne tekliflerini kabul eder. Münir Nurettin Selçuk’tan ders alarak sahneye çıkan ve Klasik Türk Müziği söyleyen Ayhan Işık, burada da başarılıdır. Kendi adına film yapım şirketi kurar. Senaryosunu da yazdığı ‘Örgüt’ filmiyle yönetmenliği deneyen Ayhan Işık; ‘Harakiri’, ‘Haşhaş’ ve ‘Kana Kan’ adlı filmlerin de yapımcılığını üstlenir.


(1) Alim Şerif Onaran. lütfi Ö. Akad, Sf 23, 24, 25. Afa Yayınları Mart 1990
(2-3-4) Lütfi Akad. Işıkla Karanlık Arasında, Sayfa 54, 56. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Nisan 2004
(5-6) Atıf Yılmaz. Hayallerim, Aşkım ve Ben, Sf. 44. Simavi Yayınları, 1991



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder