12 Ocak 2013 Cumartesi

AZİL BİRİKİNTİLERİ

Hakan Günday 9 Ocak'ta Türkan Saylan Kültür Sanat Merkezi'nin bunatıcı salonunda, koltuk sayısından fazla katılımcılarıyla birarada oldu. Konuşmacı için yerli dinleyici için yersiz bulunan geleneksel sıkıcı tanıtım (!) konuşmasından sonra sahneye Hakan Günday çıkar, Metin Kaçan'ı anmak maksadı ile "Ağır Roman" kitabının son bir kaç cümlesini okur ve alkışların devamında -Deha ile Delilik arasında seyreden bir hayat diye nitelendirdiği "Azil" romanının ilk cümlesiyle başlar okumaya :

"Bu cümle, yazmayı öğrendiğimin kanıtıdır. Bu cümleyse, okumaya devam ettiğinin kanıtı. Birlikte, iki kanıtı olan bir suç işleyeceğiz. Bir hayata son vereceğiz. Ancak korkma. Doğum yeri belli olmayan ölümün serpilişi o kadar yavaş olacak ki ölenin kim olduğunu anlamayacaksın. İşlediğin bir suçtan ötürü, belki de ilk kez pişmanlık duymayacaksın. Belki de o gün geldiğinde, bir hayata son vermenin suç olmadığına inanacaksın. Ancak şimdi titrediğini biliyorum. Elindeki kağıdı tutmayı sürdürmekle yırtıp atmak arasında hangi hızla gidip geldiğini rüzgarından hissedebiliyorum.

Tek başına işlenen suç bir gök taşıdır. Sırtında sadece sahibine yer vardır. Ancak suç, var olan en güçlü tutkaldır. Suçun işlenmesinde payı olanların her biri, birbirine yapışır. Her ne kadar birbirlerinden kaçmaya çalışsalar da suç çekimi onların ayrılmasını engeller. Sanıldığı gibi suçun işlenildiği yere değil, birbirlerine dönerler. Çünkü suç güvenli ve güvenilir değildir. Güvensizlik, yirmi dört saatlik gözetimler gerektirir. Suç ortakları birbirini gözetler. Bu yüzden, sen ve ben bir suçla yapışacağız. Tutkalımız ne dostluk ne de aşk; güvensizlikten delirmemek için, yalnız kalana kadar, ortaklarının birbirlerini öldürmeye çalıştıkları suç. Kızdıran, acıtan, muhteşem suç. Bütün şah damarlarını mat eden suç. Ancak bizim ortaklığımızda rahat bir uyku için birinin diğerini öldürmesine gerek yok. Çünkü işlenecek suç gerçekleştiğinde sayımız bire düşecek." Der ve bitirir okumasını. Romanın tadını ağzında hisseder ve yutkunursun ki..Program soru- cevap partına geçer.Tabi ki popüler sorular sıralanmaya başlar; Nasıl yazmaya başladınız? , Ne yersiniz? , Neden yazarsınız? , En çok hangi kitabı seversiniz? ve diğer hangiler, neler, nasıllar..Potansiyel sorular beni şaşkınlığa uğratsa da tatmin ettirici cevaplar insanlar üzerine bir doygunluk kattı. 

Ben de bir Hakan Günday okuyucusuyum. Onun yarattığı karakterlerinin tartışılabilecek gerçekleri var. Bu da insanda "merak algısı"nı oluşturuyor,ilgimi çekiyor. Birçok kitabı okurken merak algısıyla karşılaşırsın fakat sonrasında, gözüne gözüne sokar merakı yaratan 'şey'i işte buydu, bunu merak ettin gider merakını der gibi,yapar gibi. Günday merakı açıklamaz onun merakı sadece edilir. Bazen merak ettiğin şey karşılığını bile bulamayabilir. Merak edilen şey olarak kalır hikayenin sonunda.Bazı arabesk aforizmları, uzun uzadıya su götürmez betimlemeleri olsa da " ne yazacağımı merak ettiğim için yazıyorum" diyen yazarlardandır Hakan Günday. Hakan Günday'ı okumak keyif mi verir? Bilemedim ama dilinin gizli hikayeleri olduğunu hissedebiliyorum.